Tarih: 21.10.2015 15:09

ASO BAŞKANI NURETTİN ÖZDEBİR:

Facebook Twitter Linked-in

ASO Başkanı Özdebir, Ankara Sanayi Odası´nın Ekim ayı olağan Meclis toplantısında açıklamalarda bulundu. Ankara´da gerçekleştirilen Cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırısında 102 vatandaşın hayatını kaybetmesinden dolayı üzüntü duyduklarını belirterek konuşmasına başlayan Özdebir, “Biz ASO olarak olaya duyduğumuz tepkiyi, hem yazılı olarak hem de diğer OSB ve sivil toplum kuruluşlarının başkanlarıyla birlikte saldırının gerçekleştiği meydana karanfil bırakarak gösterdik. Burada terör saldırılarını bir kez daha lanetliyor, ölen vatandaşlarımıza Allah´tan rahmet, milletimize de baş sağlığı diliyorum” diye konuştu.
Dünya Ekonomik Forumu´nun “Küresel Rekabet Endeksi 2015-2016” Raporunun yayınlandığını belirten Özdebir, şöyle devam etti:
“Rekabet endeksi, 140 ülkeyi 12 başlık altında değerlendiriyor. Bunlar: “Kurumsal Yapı”, “Altyapı”, “Makroekonomik Ortam”, “sağlık ve Temel eğitim”, “Yüksek Öğretim ve Hizmetiçi Eğitim”, “Ürün Piyasalarının Etkinliği”, “Emek Piyasalarının Etkinliği”, “Finansal Piyasaların Gelişmişliği”, “Teknolojik Gelişme”, “Pazar Büyüklüğü”, “İş Dünyasının Gelişmişlik Düzeyi” ve “İnovasyon”. Endeksin ilk sıralarında İsviçreSingapurABDAlmanya ve Hollanda, yer alıyor. Rapora göre Türkiye, küresel rekabetçilik endeksinde bu 12 başlığın 10´unda gerileme göstererek 6 basamak düşüp, 144 ülke arasında 51´inci sıraya inmiş. En sert düşüş ise “Kurumsal Altyapı” başlığında gerçekleşmiş. Bu başlıkta 144 ülke arasında 75´inci sıraya gerilemişiz. Diğer yandan, altyapı ve ürün piyasaları etkinliğinde rekabet gücümüzü geliştirmişiz. Rapor genel olarak rekabet gücündeki düşüşün nedenini jeopolik ve siyasi belirsizliklerin yatırım ortamını bozmasına bağlamakta, uzun dönemde rekabetçiliği artırmak için özel yatırımların artması gerektiğini belirtmektedir. Yatırımların artması için yatırım ortamını iyileştirecek ve işgücü piyasasına esneklik getirecek yapısal reformların gerçekleştirilmesi gerekir. Ancak bu konuda uzunca bir süredir hiçbir şey yapılmamış durumdadır. Yapısal reformlarda geciktiğimiz için rekabet gücümüz de gerilemektedir. Bu nedenle, seçimlerden sonra hangi hükümet kurulursa kurulsun ilk 100 gün yapısal reformları gerçekleştirmek için kullanılmalıdır.”
Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretiminin Ağustos ayında bir önceki aya göre beklentilerin üzerinde bir hızla, yüzde 2,9 arttığını kaydeden Özdebir, açıklamasına şöyle devam etti:
“Bu memnuniyet verici bir gelişmedir. Ben daha önce yaptığım konuşmalarda, tüm olumsuzluklara rağmen ekonomide çarkların dönmeye devam ettiğini ifade etmiştim. Sanayi üretimi de bu teşhisi doğrulamaktadır. Bu artışın yılın geri kalan kısmında devam edip etmeyeceğini hep birlikte göreceğiz. Diğer yandan vadelerin 6- 8 ayın üzerine çıkmasının getirdiği ödeme sorunları devam etmektedir. Ekonomide diğer bir olumsuz gelişme de karşılıksız çek miktarındaki artıştır. Yılın ilk dokuz ayında karşılıksız çek tutarı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 41 artışla 20 milyar liraya dayanmıştır. Hem vadelerin uzaması hem de karşılıksız çekler ekonomik durumu iyi olan firmaları da olumsuz etkilemektedir. Eğer jeopolitik ve siyasi belirsizlikler bir an önce azalırsa, 2016´da işlerin daha da iyiye gideceğini umuyorum. Ağustos ayında ihracat yüzde 2,8, ithalat ise yüzde 18,2 azaldı. Dış ticaret açığımız azalıyor, ihracatın ithalatı karşılama oranı yükseliyor ama bu, ihracat artışından değil, ithalattaki yüksek oranlı düşüşlerden kaynaklanıyor. İthalattaki bu düşüşte kısmen de olsa değer kaybeden TL nedeniyle yerli mallara olan talepteki artışın etkisi olmuştur. Enflasyondaki yükseliş de devam etmektedir. TÜFE Eylül ayında 0,89 olurken, yıllık enflasyon da yüzde 7,95 oldu. Bu gidiş devam ederse, yılı %8´in üzerinde bir enflasyonla kapatacağımız anlaşılıyor. İstihdamda da olumlu bir gelişme göremiyoruz. İşsizlik oranı, Temmuz döneminde yüzde 9,8, mevsimlik etkilerden arındırılmış işsizlik ise yüzde 10,4 oldu. Temmuz ayına ait istihdam göstergeleri, sanayide çalışan sayısının Haziran ayına göre 44 bin azalarak 5 milyon 336 bine düştüğünü göstermektedir.”
2016-2018 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programın da açıklandığını ifade eden Özdebir, “Programa göre bu yıl yüzde 3 büyüyecek olan ekonomi, 2016´da yüzde 4, 2017´de yüzde 4,5, 2018´de ise yüzde 5 büyüyecek. Bu yıl yüzde 10,5 olması beklenen işsizliğin, 2018´de ise yüzde 9,9 olarak gerçeklemesi bekleniyor. Program tahminlerine göre bu yıl 143 milyar dolarda kalması belenen ihracat, 2018´de 192 milyar dolara ulaşacak. 2015´te 208 milyar dolar olması beklenen ithalat ise 2018´de 265 milyar dolara yükselecek. Bu yıl yüzde 7,6 olması beklenen enflasyonun 2018´de yüzde 5´e gerileyeceği tahmin ediliyor. Bu yıl ortalama dolar kurunun 2,73 olması beklenirken gelecek yılki 3,08 tahmin edildi. Bu da yüzde 13´lük artışa denk geliyor. Sonraki iki yıl ise doların artışı yüzde 5,2 ve 1,7 ile enflasyonun altında kalıyor. Diğer bir deyişle 2017´den itibaren TL´de değerlenme yaşanacak. Orta Vadeli Program kişi başına geliri cari dolar yerine satınalma gücü paritesi cinsinden açıkladı. Bu değişikliğin gerekçesi olarak döviz kurlarında yüksek boyutta yaşanan dalgalanmalar gösterildi. Satınalma Gücü Paritesi, ülkeler arasındaki fiyat düzeyi farklılıklarını dikkate alarak, para birimlerinin satın alma gücünü eşitler. Satınalma Gücü Paritesine göre kişi başı gelir 2014 yılında 19 bin 054 dolardı. 2015 yılında yüzde 2,3 artarak 19 bin 506 dolara yükselecek. Satın Alma Gücü Paritesine göre kişi başına milli gelir 2018 yılı için ise 22 bin 680 dolar olarak tahmin edildi. Cari işlemler açığı, Ağustosta bir önceki yılın aynı ayına göre 2 milyar 58 milyon dolar azalarak 163 milyon dolar oldu. Yıllık bazda ise cari işlemler açığı 43 milyar 47 milyon dolara geriledi. Geçen yılın Ocak-Ağustos döneminde 13 milyar dolar portföy yatırımı yapan yabancılar, bu yılın aynı döneminde portföy yatırımlarını 5 milyar dolar azalttılar. Doğrudan yatırımlar son 8 ayda yaklaşık 12 milyar dolar olurken, bizim firmaların diğer ülkelerde yaptığı yatırımlar 3 milyar 349 milyon dolar oldu. Diğer yandan cari açığı önemli ölçüde kaynağı belli olmayan döviz girişleri ile kapatıyoruz. Türkiye´ye ilk 8 ayda kaynağı belli olmayan döviz girişi 11 milyar dolara ulaştı. Ayrıca, ilk 8 ayda Merkez Bankasırezervleri de yaklaşık 3 milyar dolar azaldı. Bu durum, sağlıklı bir dış finansmana işaret etmemektedir” dedi.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —