15 Temmuz hain darbe girişiminin üzerinden dört yıl geçti.
Bu hain ve kanlı kalkışmanın, Darbe girişimi ile ilgili bir çok davalar karara bağlandı ve bazı davalar devam ediyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) kurulan komisyon kuruldu ve 15 Temmuz gecesi ile bu kalkışmayı hazırlayan nedenlerle ilgili bir çalışma yapıldığı ve bu komisyonun çalışması sonucunda 639 sayfalık bir rapor hazırladı. Devleti yöneten siyasiler, bürokratlar, askerler, yazılı ve görsel basın ile bu kalkışmaya karşı sokağa çıkan vatandaşlar gördükleri ve yaşadıklarını kamuoyuyla paylaştılar.
15 Temmuz okulların müfredatlarına da girdi.
Birçok kitaplar, makaleler yazıldı, çizildi, hatta filmler, belgeseller çekildi ve çekilmeye de devam ediliyor.
Buna rağmen 15 Temmuz gecesi ile ilgili halen cevaplanamayan ve karanlıkta kalan sorular var.
TBMM komisyonunun tespitine göre, bir darbe hazırlığı yapıldığıyla ilgili bilgi 15 Temmuz günü Milli İstihbarat Teşkilatı’na saat 14:45 te ulaştığı, Kara Havacılık Okul Komutanlığında görevli bir pilot’un MİT karargahına geldiği, gece saat 03:00’te MİT Müsteşarının evine saldıracağını ve kaçırılacağını ihbar ettiği, bunun üzerine MİT Müsteşar Yardımcısı Genelkurmay Başkanlığına gittiği, Genelkurmay II. Başkanını durumdan haberdar edildiği, saat 18:00’de karargahta MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın da katıldığı bir toplantı yapıldığı, alınması gereken tedbirler kararlaştırıldığı, bu tedbirlerin; Özet olarak hava sahasının kapatılması ve hiçbir askeri aracın kışlalardan çıkmaması yönünden ibaret olduğu anlaşılmaktadır.
Cevabı verilemeyen sorulardan biri, bu süre içinde o sırada ailesiyle birlikte Marmaris’te tatilde olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın neden bilgilendirilmediği.
Komisyon raporuna göre MİT Müsteşarının saat 22:03 e kadar Cumhurbaşkanı ile temas kurmamış ve yine komisyon raporundan anlaşıldığı üzere MİT müsteşarının Cumhurbaşkanı ile değil koruma Müdürü ile görüştüğü, lakin kalkışmadan bahsedilmediği, sadece, “olası bir tehdide karşı tedbirli olup olmadıklarının” sorulduğu bilgisi dışında hiçbir şeyin konuşulmadığının anlaşıldığı gibi, MİT’in komisyona gönderdiği yazısında Fidan’ın Cumhurbaşkanını saat kaçta aradığı ile ilgili bilgisinin yer almadığı da görülmüştür.
Diğer ifadelerden, istihbaratın alınmasıyla Erdoğan’ın korumasının aranması arasında yedi saatlik bir zaman olduğunu ortaya koyuyor. Bu sırada sokaklarda hareketlilik belirmiş, darbeye kalkışan askerler yolları kapatmaya başlamıştı. Erdoğan ise daha sonra darbe girişimini tesadüfen eniştesinden öğrendiğini söylemiş, askeri hareketlilik iddiaları üzerine saatlerce MİT Müsteşarını aradığını ancak ulaşamadığını ifade etmişti.
Meclis raporuna göre, bu zaman zarfında MİT’in Başbakan Binali Yıldırım’ı da bilgilendirmediğini ortaya koyduğunu görüyoruz. Yıldırım daha sonra verdiği bir mülakatta saat 22:30 ile 23:00 sıralarında Fidan’a telefonla ulaştığını, konu ile ilgili sorulara “Bir şey yok her şey normal, çalışıyoruz” şeklinde cevap verildiği anlaşılmıştır.
MİT Müsteşarı Fidan, Genelkurmay’daki toplantının ardından olağan programına devam ettiği, MİT’in komisyona gönderdiği yazıda, Fidan’ın Suriyeli muhaliflerin eski lideri Muaz Hatip’le randevusu nedeniyle saat 20:20’de Genelkurmay’dan ayrılmıştır.
O randevuda Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in de bulunduğu, Görmezin ifadelerine göre de Fidan’ a gelen bir telefon üzerine saat 22:00 sıralarında bu buluşmadan ayrıldığı ayrılana kadar Fidan’ın kendilerine darbe girişiminden bahsetmediğini belirtmiş olduğu anlaşılmıştır.
Gerek Hakan Fidan gerekse Hulusi akar bu konuda hiç kamuoyunun önüne çıkmamıştır. Dört aydan fazla çalışan komisyon hem o gecenin aydınlatılması hem de darbe girişiminde bulunan Fetönün nasıl geliştiğini ortaya koymak için pek çok ismi dinledi. Ancak ifadesi alınanlardan çok ifadesi alınmayanlar konuşuldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım komisyona çağrılmadı elbe. Hulusi akara gönderilen on soru Hulusi Akar tarafından cevaplanmış, Hakan Fidana soru gönderilmemiş, komisyon MİT’in o gece yaşananlara dair kendi hazırladığı raporu ile yetinilmiştir.
Fidan, Genelkurmay karargahından ayrıldıktan sonra Akar’ın darbeye kalkışan askerler tarafından derdest edildiği saate kadar odasında olduğu komisyon raporunda yer almakla birlikte, karargahta yaşanan hareketlilikten Akarın haberi olduğu, ancak bu konularda Devletin zirvesine ulaşıp ulaşmadığı ile ilgili konuya yer verilmediği görülüyor.
Darbe girişiminden geçen yıllar içerisinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızmayı başaran Fetöcülerin, orduda, yargıda, emniyette, bürokraside, üniversitelerde ve birçok sivil toplumda başlatılan operasyonlarda yüz binlerce kişi görevlerinden ihraç edildi, binlerce kişi tutuklandı.
Darbe girişimiyle ilgili açılan dava ve soruşturmalarda şifreli haberleşme sistemi "Bylock" üzerinden yapılan yazışmalar ana delillerden birini oluşturmuş, ancak Bylock kullanan siyasi olup olmadığı konusunda kararlı bir tutum sergilenmemiştir.
Komisyonun ‘’Baylok’’ kullananlar listesini MİT ten istenmemesi bana göre bir eksiklik tir diye düşünüyorum.
Bu hain darbe girişiminden dolayı siyasi ayak ortaya çıkartılamamış olduğu gibi bana göre medya ayağı da eksik kalmıştır. Hain Girişimin bir numarası Akın Öztürk olarak belirlenmiş olmakla beraber, Adil Öksüz, Kemal Batmaz gibi sivillerin, gerçekleri halen aydınlığa kavuşmadığını düşünüyorum.
Hain Darbe girişiminin dördüncü yıl döneminde, halen Fetöcülerin temizlenemediği gerçeği Milletimizi üzdüğünün farkındayım.
Son olarak diyorum ki, hain darbe girişiminde şehit olanların ruhu şad mekanları cennet olsun. Gazilere sağlık ve afiyet diliyorum.
Bu yaşananlardan ders alınmalı, bu ve buna benzer yapılara asla müsamaha edilmemeli, özellikle Devlet kurumlarına sızmalarına karşı çok hassas önlemler alınmalıdır. Çünkü bu yapı mutlaka başka cemaat ve gruplara sızmak suretiyle yeniden Devletin içine girmeye çalışacaklarını düşünüyorum. Bu güruh asla vaz geçmeyecektir bu emellerinden.
Bu nedenle, iktidar muhalefet bu konuda ayrışmadan birlikte hareket etmelidirler.
Rabbim bu millete bir kez daha İstiklal marşı yazdırmasın.
