Şimdi bakalım, güvenlikli bölge ne getirip ne götürecek?
En başta ABD Suriye’den çıkacağız diyerek müttefiki Türkiye’yi yine aldatmıştır.
İkincisi ABD Suriye de kalıcı hale gelmiştir.
Üçüncüsü YPG/PKK yi daha iyi koruma ı altına almış oldu.
Sonuç;
Sonuç ortada, YPG/PKK ye yapılan ağır silahların toplanması bir yana, halen ağır silahlar ve çeşitli lojistik destekler devam ettiği, gibi bu yardımların gittikçe artacağı bir gerçek.
18.11.2018 tarihli ABD Neden Ödül Koydu başlıklı yazım ile daha sonra 04.01.2019 günkü köşe yazım da da ABD nin Çekilmesi taktik mi, yeni bir Plan’mı başlıklı yazılarımı hatırladığımda ABD nin bir plan içinde hareket ettiğini bir kez daha anlıyoruz..
ABD Türk Hükümeti ile, anlaşarak Suriye’nin Kuzeyinde ve bizim güneyimizde özerk bölge haline getirilen alanda bir devletçiği YPG/PKK'yı koruma altına almış ve bunu gözümüze baka, baka yapmıştır. Türkiye bunun farkında olması gerekirken, koridorun on on iki Km. yerine 30-40 Km lik bir alan olması konusunda pazarlık yapılmasını doğrusu anlamış değilim.
Bizim yapacağımız pazarlığın asla böyle olmaması gerekir diye düşünüyorum. ABD YPG/PKK ya verdiği silah yardımlarını kesmesi, verilen silahların toplanması, güvenlikli bölgenin mesafesinin halen görevde bulunan merkezi hükümet başkanı Esat ile görüşerek bu güvenlikli bölgede sadece TSK tarafından kontrol edilmesi şeklinde olması gerekirdi diye düşünüyorum.
Öte yandan Fırat’ın batısında bulunan hiç bir terör örgütü kalmaması gerektiğinin altını çizmeden geçilmeyecek kadar önemini bir kez daha belirtmek çok doğru olacaktır. TSK her karışımdan meydana gelen ÖSO ile değil, rejim güçleri ile işbirliği yapması halinde daha doğru bir strateji izlemesi gerekmektedir.
Suriye konusunda kanaatimce gerek siyasetin, gerekse dışişlerinin, yaptığını düşündüğüm, bu hatayı ileride uygulanacak çeşitli taktik ve stratejilerle asla düzeltilemeyeceğini söylemek yanlış olmaz. Daha önce Irak’ın Kuzeyinde neler yaşanmamıştı? Yaşananlar sonucu uçuşa yasak bölge, Çekiç güç’ün konuşlanması ve netice itibariyle, Kuzey Irakta Özerk bir Kürt yönetimi oluşmadı mı?
Şimdi ABD buna benzer senaryoyu yine sahneliyor biraz daha farklı bir versiyonla.
Rejim güçleri İdlib’i vuruyor ve buradan yeni göç dalgasının olacağı söyleniyor. Bu sayının bir Milyon kişiye ulaşabileceğini söyleyen stratejisiler var. Bu durumun asla göz ardı etmememiz gerektiği gibi daha önce kontrolsüz ve kayıtsız şekilde alınan mültecilerde olduğu gibi bu yeni göç dalgasının sınırımız dışında tutulması şarttır.
Öte yandan ülkemizde çeşitli şehirlere dağılmış bulunan dört milyon Suriyelilerin en kısa zamanda sınır dışında ve oluşturulacak güvenli koridorda kamplarda tutulması hayati önem taşımaktadır.Millet artık bıkmıştır. Ülke insanının can ve mal emniyetine kadar bir hayli tehdit oluşturmaktadırlar. Mülteci nüfusu ülke nüfusunun %5’ine ulaşmıştır bu ciddi bir sorundur.
Suriyeli mülteciler ciddi problem olmaya başlamış ve bu hususta ciddi hiçbir tedbir ve girişim yok. Misafirlik bitmiştir ülkelerine geri dönmelidirler. Bu konuda zaman geçirilmeden rejimle yine iş birliği yapılması çok önem arz etmektedir.
Bütün bunlar bulunduğumuz coğrafyada ne denli zor bir konum da olduğumuzu inkar edemeyiz. Lakin Türkiye durum değerlendirmesini zamanında doğru ve güçlü bir dış politika ile aşmalıdır, günlük yapılan dış politikanın ülkemize verdiği zarar ortadadır.
Düşünün Kefen paramız 42 Milyar dolar ama biz 37 milyar dolar sadece Suriyelilere harcamışız. Bu karşılaştırma bile ne denli vahim bir durumda olduğumuzu ve uygulanan dış politikada ki başarısızlığımızın kanıtına yetmez mi?
Bu soruya mantıklı verilecek bir cevap var mı bilmiyorum ama, güvenlikli bölge ne denli doğru olur onu hiç bilmiyorum. Maddi külfetini karşılayacak artık kefen paramızda yok. Hadi Parayı buluruz ama kaybedilecek vatan toprağının hiçbir bedeli yoktur, unutmayalım.
