Değerli dostlar, emin olun, Enis Berberoğlunu gazeteciliğinden ve sonra, milletvekilliğinden dolayı herkesin her sade vatandaşın tanıdığı kadar tanıyorum. Berberoğlunun siyasi görüşüne katılmadığımı da herkes bilir. Berber oğlu hakkında hak ihlali veren Anayasa Mahkemesi Başkanını da öyle basından tanıdığım gibi hiçbir üyesinin adını bilmediğim gibi tanımıyorum da.
Ancak, Anayasa Mahkemesi üyelerinden, Prof. Dr. Engin Yıldırım’ın 12 Ekim Gecesi twitter’dan AYM binası fotoğrafıyla paylaştığı “Işıklar yanıyor” mesajını attıktan sonra kendisini basından tanıdım.
Tabiki biraz araştırınca, bu Anayasa Mahkemesi Üyesi Prof. Dr. Engin Yıldırım’ın, Hukukçu olmadığı, 1966 İstanbul doğumlu olduğu, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu olup, yüksek lisans ve doktorasını İngiltere’de tamamladığı, AYM’ de FETÖ üyeliğinden mahkum olan Alparslan Altan’ın boşalan üyeliği yerine seçildiği gibi, kritik kararlara imza attığı, FETÖ üyeliğinden mahkum olan Alparslan Altan gibi dershanelerin kapatılması kararına iptal yönünde oy kullandığı, resmi nikâh kıymadan dini nikah yaptıranlara ve bu nikahı kıyan din görevlisine 6 aya kadar hapis cezası verilmesini öngören TCK hükümlerinin iptali kararına katıldığı, başkanlık seçiminde de Aslan’a oy verdiği, 9 Nisan 2010’da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından AYM üyeliğine getirildiği, 19 Ekim 2015’te başkanvekilliğine seçildiği, 25 Ekim 2019’da bu görevi sona eren Yıldırım’ın halen Anayasa Mahkemesi üyesi olarak görevine devam ettiği, Prof. Dr. Engin Yıldırım’ın daha önce de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya bisikletli yanıtıyla tartışılmış bir AYM üyesi olduğu, Cem Küçük’ün belirttiğinden anlaşıldığı üzere Engin Yıldırım’ın kardeşinin de FETÖ den dolayı ceza aldığını görüyoruz. Suçun şahsiliğinin olduğunu burada söylemeden geçmek haksızlık olur tabi ki.
AYM nin kararını reddeden 14 Ağır Ceza Mahkemesi başkanında tanımıyorum. Lakin Daha bir araştırma yapınca; Mahkeme Başkanı Akın Gürlek, İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimi olduğu dönemde de kamuoyunun yakından takip ettiği birçok davada verdiği mahkumiyet ve getirdiği yayın yasakları ile dikkat çektiğini görüyoruz.
Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesi son zamanlarda verdiği kararlarla hem mahkemeler hem de hükümetle karşı karşıya gelmesi asla kabul edilebilir bir durum değildir. AYM nin Berberoğlu kararından önce de Mehmet Altan ve Şahin Alpay için hak ihlali kararı vermiş, ancak bu defa da İstanbul 13. Ağır Ceza ile 26. Ağır Ceza Mahkemesi karara uymamıştı. Kişilerin benim için hiçbir önemi yok. Benim üzerinde durduğum yargının düştüğü veya düşürldüğü durmdur.
Şimdi bütün bu bilgilerin derlenmesinden sonra elbette ki Engin Yıldırımın atmış olduğu twet’in doğru bir hareket olmadığı gibi kabul edilebilirliği yoktur. Lakin bu twet’in yine kurgulanmış bir oyun oynandığı fikrine kapılmama neden olmuştur. Ülkenin bunca sorunu ve sıkıntıları içerisinde AYM üyesinin attığı twet üzerinden adeta gündem değişmiştir. Burada İç İşleri Bakanlığının buna karşı attığı twet e doğru bir yaklaşım olmadığını da söylemeden geçemeyeceğim.
Tuz kokar mı?
Bunun cevabını veremeyeceğim.
Lakin, bir ülkede Anayasa Mahkemesi Kararları tartışılıyorsa, yüksek mahkeme kararlarını alt mahkemeler reddeder hale gelmişse, tuz kokmuştur demektir. Bana göre bu deyim bile yetersizdir. Şimdi bakıyorsun tuz gerçekten kokmuş ki ne kokmuş.
Düşünebiliyor musunuz, Anayasa Mahkemesi kararlarına daha alt mahkemeler uymak zorunda olmalarına karşın maalesef kararlara uyulmayarak bana göre Anayasal suç işlenmektedir diye düşünüyorum.
Eğer Anayasa artık yok sayılıyorsa Anayasa Mahkemesine de gerek kalmamış demektir. Anayasa Toplumsal bir sözleşmedir. Toplumsal sözleşme sadece bir kesim tarafından yok sayılıyorsa o sözleşme fesh edilmiştir. Bu çok tehlikeli ve bekamızı asıl sıkıntıya sokacak bir durumu doğurur..
Kararı ret etmek yerine, İstanbul 14. Ağır Ceza mahkemesi Enis Berberoğlu ile ilgili AYM nin bu kararına uyup yeniden yargılama yaptıktan sonra kararında ısrarcı olsa amenna. Ama Yüksek mahkeme kararını reddetmesi kabul edilebilecek bir durum değildir. AYM gücün yanında değil hakkın ve haklının yanında olması gerektiği gibi alt mahkemelerinde böyle karar vermeleri gerektiği akıldan çıkarılmamalıdır.
Bir ülke de adalet tartışılır hale geldiği andan itibaren itibar kaybeder, ekonomi çöker, insanlarda huzur kalmaz. Adalet sadece bir kesim için hak değildir. Bütün ülke insanlarına güven vermiyorsa o adalet, adalet değildir.
Yargılanan kim olursa olsun, adil yargılanması gerektiği gibi, hak ihlali kararlarına saygı duyulmalıdır. Alt mahkemelere güven kalmamışken şimdi en yüksek mahkeme olan AYM ye de güven kalmamışsa söylenecek söz bulamıyor insan.
Yargı insanları cüzdan ve vicdan arasına sıkışmışken şimdi de vicdan, siyaset, cemaat, tarikat ve ideolojiler arasına sıkışmışlığını görmezden gelemeyiz.
Turgut Özal Anayasayı bir kez delmekle bir şey olmaz demişti ve o tarihten sonra Anayasa bence delik deşik oldu. Yargı siyasallaştı, bunun dönüşü çok zor olacağı kanaatindeyim. Yetmez ama evet diyenler, mezardan bile getirip oy kullansınlar diyenlerin nerede oldukları biliniyor. Biz yetmez ama evet demedik biz hayır dedik. Çünkü o Anayasa değişikliği Yargıyı FETÖ ye teslim etmişti.
Bu nedenle MHP Lideri Dr. Devlet Bahçelinin dediği gibi yüksek yargı yeniden dizayn, edilmelidir.
Ancak, hangi şekilde ve nasıl olacağı konusunu, çok iyi analizinin yapılarak tüm meclis çatısı altındaki vekil sayısının üçte iki çoğunluğunun kabulünden sonra üyeliğe atama yapılmalıdır.
Umarım ve dilerim ki, bizi yönetenler ve muhalefet artık aklını başına alır ve itibarı yerle bir olan yargıya birlik ve beraberlikle çeki düzen verir. Yargı mensuplarının da kendilerini bir gözden geçirerek, verdikleri kararlardan dolayı ileride çocuklarına ve torunlarına bakacak yüz bırakmalıdırlar.
