Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü´nün izni ile İstanbul Üniversitesi Tarih Öncesi Arkeolojisi Anabilim Dalı´ndan Prof. Dr. Mihriban Özbaşaran başkanlığında halen devam etmekte olan kazılarda yerleşmenin en eski tabakalarına ait bir binanın tabanında bulunan çocuk iskeletinin üzerinde serili olan hasır, türünün en eski örneklerinden biri. Bu bulgu sadece insanların ölü gömme uygulamaları açısından değil aynı zamanda günümüzde halen kullanılan hasırın on bin yılı aşkın tarihçesini de ortaya koyuyor.
Çocuk iskeletinin bulunduğu bina, günümüzden 10 bin 100 yıl öncesine tarihlenen oval planlı, toprağa yarı gömük bir bina. Aksaray il merkezinin 25 km doğusunda Kızılkaya Köyü´nde, Melendiz Çayı´nın kenarında yer alan Aşıklı´da ölülerin ev tabanlarına açılan basit çukurlara ana karnındaki pozisyonda gömüldükleri, çukur doldurulduktan sonra bina tabanı sıvasının yenilenerek aynı mekanda yaşamın devam ettiği biliniyor. Ortaya çıkarılan çocuğun gömülme sırasında hasırla sarılmış olduğu, hasırın bölgedeki sulak alanlarda yetişen kamışlardan yapıldığı (Phragmites australis), kamışların kesilip hazırlandıktan sonra birbirleriyle 90 derece yapacak şekilde alttan ve üstten geçirilerek örüldüğü, örneğin olağanüstü korunma durumu sayesinde net olarak saptanabiliyor. Kullanılan tekniğin günümüz geleneksel köy evlerinde tavan hasırı örmede kullanılan tekniğe çok benzer nitelikte olduğu görülüyor.
Ortaya çıkarılan bulgu, dönemin teknolojisi, kullanılan aletler, bitki kalıntıları yoluyla çevresel özellikler gibi pek çok konuda sağladığı bilginin yanısıra topluluğun inançlarını, ölü gömme pratiğini yansıtan işlemlerin de anlaşılabilmesine olanak tanıyor. Hasır ve sepet gibi organik materyallerden üretilen ve korunarak günümüze ulaşabilmesi farklı korunma koşulları gerektiren bu ve benzeri buluntularla tarih öncesi insanlarının günlük yaşantılarının ayrıntılarına bir adım daha yaklaşılmakta.