Sözlerine geçtiğimiz hafta intihar eden 25 yaşındaki Saadet Harmancıöğretmene rahmet dileyerek başlayan Ağıralioğlu, “Ekonomi yönetimimizinbirtakım rakamlarla memleket ekonomisinin iyiye gittiğine dair kurduğu cümleleri paramparça eden intihar haberleri… Saadet öğretmenin şahsında maarifin içine düşmüş olduğu durumu da konuşmak, Türk milli eğitiminin içine girmiş olduğu bu girdapta milletine ümit olacak nesilleri yetiştirmesi gereken öğretmenlerimizin hayattan vazgeçecek raddeye gelmiş yaşam şartlarını konuşmak mecburiyetimiz vardır. Türkiye’de ekonomi yönetimimizin maharetsizliğinin intiharlar ile buluştuğu yerleri görmezden gelemeyiz. Eskiler derlermiş ki ‘ümit varlıktan iyidir varlık biter ümit bitmez ümit bittiği zaman hayat biter’ işte Türk yurdu artık ümidini yitirmişlerin yurdu olmaya başladı” dedi.
Milli eğitim politikaları üzerinden hükümete eleştiri de bulunan Ağıralioğlu, “Maarif Vekâleti (Eğitim Bakanlığı), Kütahya-Eskişehir Savaşları devam ederken 15 Temmuz 1921’de Ankara’da Dârülmuallimîn Mektebinin (Erkek Öğretmen Okulu) konferans salonunda Maarif (Eğitim) Kongresi’ni topladı. Dönemin Maarif Vekili Hamdullah Suphi, Mustafa Kemal’i de bu kongreye davet etmek için yanına gitti. Hamdullah Suphi, Eskişehir-Kütahya savaşları çetin bir şekilde devam ettiği için maarif kongresinden bahsetti ama savaşın durumundan dolayı da “İsterseniz katılmayabilirsiniz, Paşam!” dedi. Mustafa Kemal, “Cehaletle savaş, düşmanla savaştan daha az önemli değildir. Toplantıya katılacağım ve konuşacağım.” dedi.Savaşa bir gün ara verip Maarif Kongresi’ne katıldı.1 milyona yakın atanmayı bekleyen öğretmen varken 100 bin üzerinde öğretmen açığı varken Milli Eğitim Bakanımızın bir rakam açıklayamıyor olması, açıklayacağı rakamı Hazine Bakanı’ndan haber bekleyerek açıklamaya maarif davasının ekonomiyle birleştiğine alamettir. Biz milli eğitimi ayağa kaldıramazsak ekonomiyi ayağa kaldıramayız. Biz bu topraklarda çocuklarımıza bir gelecek vaadediyorsak o geleceği milli eğitim ile kurmak zorundayız Ekonomi Bakanı’nın ağzına bakılarak milli eğitim politikaları gerçekleştirilmez” dedi.
Devletimizin idarecilerinin, Türk Devleti’nin istikbali için 15 Temmuz 2016 tarihinden alacağı dersler olduğu gibi, Türk Devleti’nin ve Türk Milleti’nin istikbali için, Mustafa Kemal Atatürk’ün 15 Temmuz 1921 tarihinde verdiği dersten de çıkaracağı ödevler olduğunun da altını çizen Ağıralioğlu şöyle devam etti; “Ekonomi yönetimi kendini iyi hissetmek için rakamlarla oynamak kafi gelmezse hesaplama yöntemlerini değiştirerek iktisadi durumunun iyi olduğuna dair cümleler kurmak hevesindedir. Satın alma paritemiz üzerinden durumumuzun iyi olduğuna dair cümleler kurulmaktadır. Bizimle aynı ligde olanların mukayesisi yapılmak zorundadır. Bizimle aynı ligde satın alma paritesinin arttığı tek ülke var o da Meksika. Meksika ile aynı ligde yarışıyoruz. 2001’e atıf yaparak bugünü kurtaramayız.Biz Meksika ile aynı değerlendirme parantezi içinde ekonomimizin başarılı olduğunu iddia eden ülke durumundayız.Türkiye’de ilk defa dolar mevduatımız TL mevduatından fazla durumdadır. Bunun Türkçesi ‘Ekonomi yönetiminin vadettiği pembe tablolara itibar etmiyoruz. Paramızı dolarda tutuyoruz. Paranın dövizde tutulması yatırım yapmaktan daha kârlı görüyorum demektir.Şuanda karşı karşıya olduğumuz şey ekonomi yönetiminin de terörize edilmesidir” dedi.
Ağıralioğlu, devlet yönetmek eline her mikrofon tutulduğunda kendisine oy verenlere aziz oy vermeyenlere şeytanlaştırmaktan ibaret olmadığını belirterek, “Devleti yönetmek kendisine oy vermeyenlerin de haklarını muhafaza edecek bir adalet kurmaktır. Hz. Ali’nin ‘Camiiyi yıkarım ama adaleti yıkmam’ yönetim anlayışına davet ediyoruz. Adaleti sadece kendisine dokunulduğunda arayanlar bir gün adalete ihtiyaç duyacaklarını da unutmamalılar” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD ziyaretine dair değerlendirmede bulunan Ağıralioğlu, “İkincisi mevzu edilen birinci mektubun cevabının verilmesini ümit ediyoruz. Çünkü birincisine cevap veremezseniz ikincisi de üçüncüsü de gelir. Bununla birlikte Sayın Cumhurbaşkanı’ndan, yaptırım kararları üzerinden mal varlığı ile ilgili şantajlara ve tartışmalara da "aleni bir meydan okuma" ile cevap vermesini ve ABD yönetiminden gelen nezaketsiz yaklaşımlara Türk Milleti’nin vakarına yakışır bir üslûp ve ciddiyetle mukabele etmesini bekliyoruz. Senato’ya Kemal Bey’e, İYİ Parti’ye, Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener’e kızdığı kadar kızsın yeter” ifadelerine yer verdi.
2020 Bütçe görüşmelerine de değinen Ağıralioğlu, bariz bir hazırsızlığın göze çarptığını, açıklanan her rakamın aslında “sıkı tutunun, düşüyoruz’ rakamları olduğunu ifade ederken, Ekonomi ve Hazine Bakanının “petrol arama gemileri gönderdik” söyleminin ise petrol bulamazsak ekonomiyi toparlayamayacağız demek olduğu yorumunda bulundu.
İYİ Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu toplantının ardından gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. ABD ziyareti muhalefetten ‘istenmediği yere gitti’ yorumuna karşı siz ne düşünüyorsunuz? Sorusuna Ağıralioğlu, “Söz değil iş zamanı olduğu için hükümetin iradesine, devlet iradesi gibi bakıyor ve yapılana destek veriyoruz. Görünen odur ki söylenenin yazılanın bir kıymeti yoktur sadece yapılanın bir kıymeti vardır. Biz Sayın Cumhurbaşkanı’nın söylediklerinden çok yapacaklarına ilgiliyiz” dedi.
Ekonomi ve Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın ekonomiyle alakalı bazı yorum yapanlara hukuki sürecin başlatılacağı açıklaması hakkındaki düşünceleri sorulan Ağıralioğlu, “Algı yönetmek diye bir şey var. Türk yurdu algıyı yönetenlerin yurdu değildir, hakikati yönetenlerin yurdudur. Ekonomiyi de algı ile yönetebileceklerini zannediyorlar. Ekonomiyi toparlayacaklarsa biz herşeyin gittiğini söyleyebiliriz. Böyle söylememize bağlıysa ekonominin düzelmesi vallahi söyleyebiliriz. Memlekette partilerin vazifesi ben ekonomiyi sizden daha iyi yönetirim demektir” sözleriyle yanıtladı.
Meclis torba yasasındaki termik santrallere filtre takılmasının iki buçuk yıl uzatılmasına dair konudaki görüşleri sorulan Ağıralioğlu, “Bu korkunç bir iştir. Kendi insanının sağlığını para kazanmak için göz ardı etmek ne demektir? Devletin vazifesi hasta olmuş vatandaşlarını iyileştirmek değildir. Devletin vazifesi insanlarını hasta etmemektir. Bunun ekonomimize katkısını konuşurken termik santralin yaydığı zehirler dolayısıyla hasta olan, kanser olan hastaların masrafları üzerinden ekonomimize ettiğiniz kötülüğü düşünün. Ekonomi terörü kapsamına girebilir yani Sayın Bakan mevzunun ucunu geliştirirse mesela buna izin veren bakanlığı terör kapsamına alabilir. Mevzu bir yönetim karmaşasına dönecek bunun adı keyfograsidir. Türkiye’de para kazanmak saikiyle insanların sağlığını etkileyecek şekilde bozmayı da hükümet terör kapsamına alsın” dedi
Ankara
24.11.2024