Açılış konuşmasını Bursa´nın seçilmiş son İl Başkanı Yüksel Yılmaz, yaptı.
Yılmaz´ın konuşmasından satır başları:
"Akşener, ´Ben bu ülkeyi, bu beceriksizlerin getirdiği durumdan kurtarırım´ dedi. Bu ses başta Ülkücüler olmak üzere Türk Cumhuriyeti´nin çoğunluğunda karşılık bulmuştur. Hal böyle olunca mevki makam düşkünlerini korkulu bir rüya sardı. İftiralarla, karalamalarda bu yiğit insanı yıldıracaklarını zannediyorlar. Bizlere düşen bu yiğit insanın yanında Uludağ gibi dimdik durmaktır.
Meral Akşener, Halep´te, Kerkük´te ´neredesin ey gavim gardaş´ diye feryat eden soydaşlarımıza merhem olacaktır. Akşener, Türk milletinin, turan coğrafyasının son umududur.
Engelliler gününde tüm engelli vatandaşlarımızın engelliler gününü kutluyorum. Siyasi arenada bize engel olmaya çalışanlara da ´siyaseten engelli duruma düşeceksiniz´ diyorum"
AKŞENER: "HANGİ LİDER TANKIN ÜZERİNE ÇIKTI"
Milli iradenin tecellisi için yola çıktığımızda imza vererek görevlerinden alınan, partiden atılan il başkanları, üst kurul delegeleri aramızda, ilçe başkanlarımız aramızda, ben onlara ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum.
Bugün engelliler günü. Ailesinde engellilerin bulunduğu bir insanım ben. Halamın ve kuzenimin gözleri görmez. Onlar derler ki ´engel diye bir şey yok. Bu ülkedeki en büyük engel sevgilsizliktir.´
Bütün engelli kardeşlerimize sevgi içinde bir hayat diliyorum.
15 Temmuz´da hainlere, alçaklara karşı direnirken şehit olan vatandaşlarımızı da saygıyla anıyorum, ailelerine sabır diliyorum. Gazilerimize de acil şifalar diliyorum.
Bugün milli irade için buradayız. Milli iradenin tecellisinin var olabilmesi için o ülkede demokrasinin olması şarttır, elzemdir, zorunludur. En çok milli iradeden bahsedenler, yalnızca kendi işlerine geldiği zaman ´milli irade lazımdır, şarttır´ diyor.
Şimdi hatırlayalım; 2002´de AKP tek başına iktidar olduğunda burada bulunan sizler, Türk milliyetçileri, Ülkücüler, Türkiye´nin birliği beraberliğini sağlamaya çalışan kişiler; 1 kişi bile 2002 seçimlerine karşı çıktı mı? Çıkmadı. Millet iradesine saygı duyduk.
1 Kasım´da MHP´nin aldığı sonucu beğenmeyerek, eleştirerek yola çıkan bizler tekrar bir milli irade tecellisi için yola çıktık. Demokrasilerde buna itiraz edilebilir mi? Edilemez. Ama majestelerinin demokrasisi, hukuku, adaleti devreye girdi. Ben kendimden vazgeçtim, ama Genel Merkez tarafından, imza vermiş her bir arkadaşıma ağza alınamayacak iftiralar, hakaretler yapıldı. Biz bunlara edep ve haya sınırları içersinde cevap verdik.
Anlamakta zorlandığım şudur; bir siyasi partinin içinde o partinin mensupları tarafından ortaya konan demokratik talep nasıl olur da hainlik olur?
Kurultay talebi 1 yıl oldu. O kurultayda tabanın kimi seçeceği belli mi? Kendi delegesinden, kendi taraftarından kaçanlar bugün utanmadan "millete gitmeliyiz" diyorsa ayıptır ayıp.
15 Temmuz´da bir kalkışma yaşandı. Darbe teşebbüsü ve kalkışmadır bana göre. 15 Temmuz´daki darbe teşebbüsü devletin şahsına, kurumsal yapısına ve seçilmiş iktidarına yapıldığını görünce millet sokağa çıktı ve tankların karşısında durdu. Devleti de sokaktan topladı. Dolayısıyla 15 Temmuz´un galibi millettir.
´Akşener tankların üzerine çıkmadı´ diyorlar. Hangi lider tankın üzerine çıktı biri bana söylesin ben de ´Akşener eksik yaptı´ diyeyim.
Yargının, yürütmenin, yasamanın tek kişide toplandığı, adının Cumhurbaşkanlığı olduğu ama tüm yetkilerin bir şahısta toplandığı bir rejim değişikliği sayın Bahçeli tarafından gündeme getirildi.
"NEYE MAL OLURSA OLSUN DİRENECEĞİM"
Ben Erdoğan´ı ve AKP´yi anlıyorum çünkü onlar başından beri bu talebi istiyorlar. Bu talep 14 yıldır ne zaman bir problem olsa geçmişin ruhu devreye gelir ahır yapılan camileri hatırlarız, İnönü´yü hatırlarız, onun karşısına rahmetli Özal´ı ve Menderes´i koyarlar ve böyle bir kutuplaştırma yaratırlar.
15 Temmuz sürecinden sonra yaratılan kardeşlik ruhu rahatsız edici oldu. Hangi siyasi görüşten olursa olsun insanların devleti sokaktan toplamak için tankların önünde durduğu bir eylemdi ve sonuç itibariyle bir kardeşlik hukuku ortaya çıktı. Bu hukukun devam ettirilmesi gerekirken tekrar biz birdenbire başında Cumhurbaşkanı olmak üzere Atatürk´ün ruhuna saldırı ile tekrar bir kutuplaştırma operasyonuyla karşı karşıya kaldık.
Dünyanın en iyi üniversiteleri arasında bazen bir üniversitemiz var. Bazen o da girmiyor. 100 üniversitenin içinde 1 üniversitemiz yok. 17. ekonomi devletisiniz ama 1 tane üniversiteniz yok. Tüm üniversiteleri ele geçirmeye çalışırsanız majastelerinin bilimini ortaya çıkarırsınız. O bilim proje üretemez. Hukukun üstünlüğünü, ahlakı, adaleti talep edemez.
Türk siyasetinin, Türk ekonomisinin düzelmesi için yola çıktık. Onun için siz bana ´Başbakan Meral´ dediniz. Ben de onun için bunu söyledim ve milletimiz buna inandı. Sonra ne oldu? Yolumuz engellerle kesilmedi, engellerle devam etti.
Mahkeme tedbir kararını 28 Mart 2017´de görüşecek, Haziran ayında da karar verecekmiş. Tüm bu anlattıklarım Türkiye´de iktidarın psikiyatrik bir iktidar olduğunu gösterir.
Bakıyoruz muhalefete zaten iktidar partisinin seçmeniyle işi yok. Ne kalıyor geriye? MHP...
Şimdi neden bu kadar iyi anlaştıklarını ben size söyleyeyim. İktidardaki psikiyatrik yönetim anlayışıyla MHP´deki psikiyatrik yönetim anlayışı aynı.
Afrika´daki reisçi anlayışın aynısı Bahçeli tarafından Türkiye´ye hediye edilmek üzeredir. Biz buna hayır diyoruz. Çok net söylüyorum; bana neye mal olursa olsun, ucunda ölüm olsun, hapis olsun sonuna kadar direneceğim.
Şu çağrıyı iki iktidar grubuna da yapmak isterim; biri başbakan diğeri cumhurbaşkanı, hadi getirin siyasi partiler yasasını daha demokratik, milletvekillerini halkın seçtiği şekilde düzenleyin ve hemen bir erken seçim yapın, o gelen parlamento başkanlık sistemini tartışsın. Evet demek ne kadar haksa, hayır demek de o kadar haktır.
"BALGAT´A SESLENİYORUM; TOPLAYIN ÜLKÜCÜ İRADEYİ, SÖZ ADAY OLMAYACAĞIM"
Her ne kadar kovulmuşsam da Balgat´a sesleniyorum; toplayın Ülkücü iradeyi, söz aday olmayacağım. Sorun onlara; Bahçeli tarafından ortaya atılan bu başkanlık sistemini sorun Ülkücülere, onlar tamam derse benim için de tamamdır.
Devlet bey, "ne Şanghay 5´lisi, ne AB; Turan Birliği" diyor.
1999´da sonra 2000´de Azarbeycan Türkiye siyasi entegrasyonunu Türkiye´de tartışmaya açmış biri olarak Türk Birliği herkesin kızıl elmasıdır. Ama buradan Bahçeli´ye bir önerim var. Önce soru; Azerbaycan´da büromuz var mı? Kazakistan´da var mı? Kırım´da var mı? Rahmetli Başbuğumuzun elini sürmediği hiçbir yer yoktu.
Açın oralarda irtibat büroları. Bunların hiçbirini yapmayacaksınız, sonra ´Türk tipi başkanlık sistemi´ diyeceksiniz. Bunların hiçbirini izah edemezsiniz. Bahçeli´nin Başkanlık sistemine karşı olduğu videolar yayınlanıyor. Bu tavır izaha muhtaçtır. Bu tavrı izah etmeden herhangi bir adım atabilmeleri mümkün değildir.
1 Kasım´dan sonra herhangi bir ülkücünün itirazı olmasaydı bu başkanlık sistemini getirecek miydiniz? Star Gazetesi´nde yazıldığı üzere devletten destek aldınız mı? ´Ver koltuğu, al başkanlığı mı diyorsunuz?´ Bu soruları sorarak Türkiye´yi dolaşacağım.
Bana bugün buraya gelirken pekçok arkadaşım konuşma metinleri gönderdiler. Hepsinden istifade ettim. Arayanlar da ekonomiden bahset dediler.
Ekonomiyi var eden, ülkeleri refah içersinde yaşatan demokrasidir. Hukukun olmadığı yere yabancı sermaya gelir mi? Gelmez. Ahlakın dejenere olduğu bir yere sermaya gelir mi? Gelmez.
Bir hasta ziyaretine gitmiştim, bir ağabeyim dedi ki; kızım siz geliyorsunuz, asayişi halledeceksiniz, terörü sileceksiniz, hukuku getireceksiniz de parayı nasıl halledeceksiniz? Ben de dedim ki Durmuş Yılmaz var. Aranızda beraber çalışacağımız çok önemli ve çok değerli iktisatçı kardeşlerim var.
Biz öyle bir hareketiz ki; Türk Milliyetçiliği rahmetli Cemil Meriç´in sözleriyle bir iman ve aksiyon hareketidir. Biz bu değerlerin yükselmesi için adaylığımızı koyduk. Takdir Allah´tan. Bizden öncekiler ne yaptıysa, aynı imanla, aynı güçle yol yürümeye söz verdik.
Ankara
21.11.2024