“Alparslan Türkeş Büyük Ödülü Töreni” ve “Siyaset ve Liderlik Okulu’nun 7. Dönem Açılış Töreni” MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin katıldığı törenle gerçekleştirildi. MHP Genel Merkezi’ndeki Gün Sazak Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen törene milletvekilleri ve çok sayıda partili katıldı.
Törende bir konuşma yapan MHP Genel Başkanı Bahçeli, ülkücülüğün vizyonunun Türk milletinin her alanda sözü geçen, her durumda sözü dinlenen; Türkiye’yi bölgesinde ve dünyada süper güç ve lider ülke seviyesine çıkarma kararlığının fikri altyapısının ve siyasallaşmış hali olduğunu söyledi.ve bütün insanlığın barış ve mutluluk içinde yaşayabileceği dünya idealinin, Türkiye merkezli yeni bir medeniyet projesinin hayata geçirilmesiyle mümkün olacağını kaydeden Bahçeli, MHP’nin, Türkiye merkezli yeni bir medeniyet ve yeni bir dünya tesis etme anlayışını kendisine siyasi misyon olarak kabul ettiğini ifade etti.
“Türk-cihan hakimiyeti mefkûresi ismiyle formüle ettiğimiz bu muzafferiyet ve mutlak iddia her daim savunacağımız ve ulaşmayı hevesle isteyeceğimiz kızıl elmamızdır” diyen Bahçeli, “Bu yüksek hedeflere fazilet, ahlak ve adalet adımlarıyla; Türk ve Müslüman olmanın eşsiz nimetleriyle; çalışma, kaynaşma, kardeşlik ve özgürlük referanslarıyla yakın bir zamanda ulaşacağımızı düşünüyorum. Hemen başlayarak yarınların yükünü hafifletebilir, milletimizin rafa kaldırılmış başarı umutlarına tekrar hayat ve nefes verebiliriz. Aziz ceddimiz başardıysa biz de yapabiliriz, geçmişteki zafer, şan ve asaletle çevrili yılları bir kez daha yaşayabilir, yeniden yaşatabiliriz. Bu zor ve imkânsız değildir. 21. yüzyılı Türk asrı yapabilmenin yolu en başta; çevremizdeki olaylara ülkücü bakıştan, ülkücü yorumdan ve ülkücü idrakten geçmektedir. Bu itibarla önce milliyetçi-ülkücü hareketin sorumluluk üstlenmesi, siyasetimizin hayatı ve halkı tam olarak kavrayarak milletimizin tüm fertlerini ayrım gözetmeksizin kapsamına alması lazımdır. Milliyetçiliği rakipsiz ve alternatifsiz birlikte yaşama projesi olarak sunmak; iş ve yatırım sağlayan, küreyi aklında daraltmış, geleneksel anlam kaynaklarına sadık kalarak milliyetçiliğin sınırlarını zorlamadan genişletmeye çok ihtiyaç vardır. Elbette amaç milliyetçiliğin vazgeçilmez kabullerini çağa ve şartlara göre değiştirmek olmamalıdır. Ancak içinde bulunduğumuz insanlık döneminin üslubuyla, arayış ve beklentisiyle milliyetçiliği anlatmak ve modern ihtiyaçların sözcüsü olmak dinamik ve dışa dönük milliyetçiliğin özellikleri arasındadır. Milliyetçiliği ferdin, toplumun ve üzerinde yaşadığımız coğrafyanın gündemine tam olarak sokmak ancak bu sayede mümkün olabilecektir. Savunmacı değil müdahaleci ve ön alan, içe kıvrılan değil dışa açılan, bölgesel değil küresel hedeflere de kilitlenen, kaygı ve gerilimlerini azaltmış, mensubiyet bilincini teşvik eden bir milliyetçiliğin son yurdumuzdaki stratejik bir gücümüz olacağı kesin bir husustur. Gayemiz yaşadığımız ve soluk alıp verdiğimiz hayatın tüm imkan ve eğilimlerini, önce ülkemizden başlayarak milletimizin lehine çevirmek, yararına dönüştürmektir” diye konuştu.
“TÜRK MİLLETİ OLMAZSA HİÇBİR ŞEYİN KARŞILIĞI VE MANASI KALMAYACAKTIR”
Millet olmadan yürüyemeyeceklerini, millet olmadan anlam ve ruh bulamayacaklarının altını çizen Bahçeli, Türk milleti olmayınca hiçbir şeyin karşılığı ve manası kalmayacağını belirtti. Anayasa olmak üzere her alanda Türk ve Türk milleti gerçeğini görmek istemeyenlerin bu tercihlerinden dolayı kıvranacaklarını belirten Bahçeli, “Ama ne yaparlarsa yapsınlar, hangi iç ve dış tuzak vasıtalarıyla üzerimize gelirlerse gelsinler; hak bildiğimiz yoldan, doğru gördüğümüz konulardan, yeminlerimizden, ülkülerimizden, ülkücülüğümüzden ve millet sevdasından asla vazgeçmeyeceğiz. Birileri istiyor diye boyun eğmeceğiz. Birileri bekliyor diye dünümüze sırt çevirmeyeceğiz. Birileri dayatıyor diye başkalaşmaya prim vermeyeceğiz. Hele hele birileri değişim çığlığı atıyor diye, dönüp bunlara itibar dahi etmeyeceğiz. Büyük Türk düşünürü Balasagunlu Yusuf Has Hacip’in şu sözlerini bir kez daha hatırlatıyor, herkese ders olmasını temenni ediyorum: ‘Dayanağı düz duran bir şeyin bütünü de düzdür. Her iyi parçanın bütünü de düzgün olur. Hangi şey düz ve doğru ise düşmez, ayakta kalır. Bütün eğriler kötülüğün dokusudur ve yamulduğu halde düşmeyen de yoktur.’ Biz kırılabiliriz, ama bükülmeyeceğiz. Biz engellerle karşılaşabiliriz, ama asla eğilmeyeceğiz” dedi.
“MİLLİYETÇİ HAREKET TÜRK SİYASETİNİN ŞAH DAMARI, TÜRK MİLLETİNİN SON KALESİDİR”
Milliyetçi Hareket’in Türk siyasetinin şah damarı, Türk milletinin son kalesi olduğunu ifade eden Bahçeli, Türk siyasetinde milliyetçiliğin, hissiyat ve heyecan boyutunda kalmadan, gerçekçi ve uygulanabilir bir siyaset ve yönetim projesi haline gelmişse, bunda merhum Alparslan Türkeş’in yerinin, öneminin ve emeğinin çok büyük olduğunu belirtti. Bahçeli konuşmasına şöyle devam etti:
“O, önce ülkemizi kurtaran, daha sonra Cumhuriyetimizi kuran en dinamik güç olan Türk milliyetçiliğinin sonraki yıllarda hiç de hak etmediği muamelelerle dışlanmasını asla kabullenmemiştir. Milletçilik eksenli bu toplum ve siyaset projesi süresince, milletimizin değerleri, inançlarımızın gerekleri ve çağın gerçeklerini mükemmel bir sentezle bir araya getirmeyi hedeflemiş, hayatın her alanını, sorunların tamamını kapsayan formüle edilmiş çözümler önermiştir. Bu doktriner yaklaşım ile Türk milliyetçiliği düşüncesi; bugün ülkemizin en çok ihtiyacı olan geçmişle geleceği, gelenekle çağdaşlığı, devletle milleti, inançlarla laikliği birbirine bir terkip oluşturarak bağlayan bir anlayışın da temsilci olmuştur. Cumhuriyetimizin kuruluşundan, Atatürk’ün ölümüne kadar siyasetin merkezinde bulunan Türk milliyetçiliğinin, dayatmalarla değişen toplumsal algıdaki yerini yeniden merkeze çekebilmek için, bugün verdiğimiz mücadeleyi, merhum Türkeş Bey o dönemlerde başlatmıştır. Elbette ki bu mücadelesi öyle çok kolay gerçekleşmemiş, topluma yön veren mihraklar tarafından milliyetçiliğin merkez değer olarak kabulünde bağnazlıklar ve dirençler yaşanmıştır. Milliyetçiliğin hor ve hakir görüldüğü, hatta suç kabul edildiği dönemlerde, karalamaları ortadan kaldırmak, faşist, nazi, kafatasçı, ırkçı gibi ağır suçlamaları bertaraf etmek için, etrafına topladığı yürekli ve kültürlü Türk aydınları ve kendi eli ile yetiştirdiği ülkücü gençlikle adım adım mesafe almıştır. Bugün de aynı irade güçlenerek devam etmekte, dündeki tehdit ve risklerin şekil değiştiren biçimlerine karşı onurluca mücadele verilmektedir.Çok yönlü ve çok merkezli yoğun mücadele alanında, her birine ayrı ayrı zaman ve enerji ayıran merhum Başbuğumuz, milliyetçilik karşıtı önyargıların ve bir tortu haline gelmiş yanlış kanaatlerin aşılması için, siyasi duruşumuzu aziz milletimize doğrudan aktaracak bir ilişkiler yöntemi de takip etmiştir. Milliyetçiliğin aziz milletimize bir siyasal disiplin içinde, önce ulaşması, sonra tanınması ve taraftar bulması, nihayetinde ise teşkilat kurulması başarılmış ve bu gelişmeler siyasette farklı bir mücadele alanını da ortaya çıkarmıştır. Bununla birlikte gelişmelere damgasını vuracak iki muhteşem eser, Merhum Türkeş Bey’in emaneti ve mirası olarak bugüne kadar büyüyerek gelmiştir. Bunlardan biri, gençliğin aydınlanma merkezi olarak iftihar ettiğimiz Ülkü Ocakları, diğeri ise, başlı başına bir siyaset ekolü haline gelmiş olan ve mensubu olmakla övündüğümüz Milliyetçi Hareket Partisi’dir. Pek tabiidir ki, bunlar her açıdan şükran ve minnetle hatırlanacak bir millet hizmetidir. Bu itibarla partimizin kurucu genel başkanı, Türk milliyetçiliğinin siyalaşarak ülkücülerin devlet ve millet hayatıyla buluşmasını temin eden merhum Başbuğumuz Türkeş Bey’in her zaman anılması ve anılarının yad edilmesi lazımdır.”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin konuşmasının ardından “Alparslan Türkeş Büyük Ödülü” düzenlenen törenle sahiplerine verildi.