“Haberin Merkezi Ankara”
Sosyal Medya ve medyanın tekelleşmesi konusuna değinen konuşmacılara vatandaşlar büyük ilgi gösterdi. Oturum Başkanlığı yapan Fırat, İstanbul’daki medya çalışanlarının, Ankaralı gazetecileri taşralı olarak düşündüklerini belirterek, haberin merkezinin Ankara olduğu, Ankaralı vatandaşların beklentisine göre gündemin belirlendiğini söyledi.
Fırat sözü Nazmi Bilgin’e bırakırken, Bilgin konuşmasında eski Ankaralı gazetecileri anıp, basının geçmişteki en önemli merkezi olan Ankara Rüzgârlı Sokak’ın önemini vurguladı. Bilgin, “Ankara gazete yönetiminin her zaman mutfağı oldu. Eskiden her şey daha zordu. Bir gazeteyi çıkarmak için ciddi uğraşlar getiriyordu. Mesela gazete müezzinleri vardı artık onlar da yok. Günümüzde yok olan diğer bir şey de usta-çırak ilişkisi. Gazetecinin gelişmesi için en önemli şey, ama artık o da kayboldu. Tekelleşme bu mesleğin en zor şeyidir. Bir söz vardır. ‘Basın paranın kudretinden, iktidarın kuvvetinden uzak olduğu sürece özgürdür.’ Peki sorarım şimdi size, basın sizce özgür mü?” diye konuştu. Bilgin daha sonra mesleğe yeni başladığı döneme dair anlattığı komik anılarla dinleyenleri kahkahalara boğdu.
Muharrem Sarıkaya ise “Türkiye’de basın hep göçebe oldu. Yenilenmek tazelenmek yerine göç etmeyi tercih etti. Medya öyle bir hale geldi ki bir zaman sonra modernleşmeyi, yenilenmeyi medya üzerinden öğrendik. Hatta yenilenmeyle birlikte eğitimi de öğrendik. Şimdi medyanın, sosyal medyayla tanıştığı dönemdeyiz. Sosyal medyada da yeni bir dönem var o da artık herkes gazeteci. Ve ben şimdi diyorum ki iyi ki Rüzgarlı Sokak vardı” diye konuştu.
‘Holding Medyası’
Oturumun ilgi çekici bir diğer konusu da medya patronlarının tutumu oldu. Işık Kansu, bu konudan yakınarak “Benim geldiğim dönemde gazete, gazetecilikten gelen patronların elindeydi. Belli kuralları vardı ve biz gazete solurduk. 12 Eylül’den sonra olan oldu ve tekelleşme medyasına doğru rüzgar aldık. Kar elde etmek isteyen patronların eline kaldık. Hemen hemen çoğu medya patronu başka işler de yapıyor. Para ve iktidar kuvveti çok yakın bir ilişki kurdu. İktidarın ekonomik kararlarından rant sağladılar. Holding medyasında çok ufak paralara çalışan muhabirler varken baştakiler yatlara, trilyonluk evlere sahipler. İktidardan güç alan bir medya, halktan uzaklaşmış bir medya topluluğuna sahibiz. Bir yanda zengin gazeteciler var bir yanda da cezaevinde yatan gazetecilerimiz. Ama ben umutsuz değilim” diye konuştu.
‘Yaşadığımız kenti yaşatmalıyız’
Televizyoncu Metin Kayıhan ve Ali İnandım, Ankara’ya yeterli hassasiyetin gösterilmediğinden yakındı. Kayıhan, “Ankara kan kaybediyor. Gazeteci dediğin yaşadığı kenti yaşatmalı ama biz bu şehirde yaşayamıyoruz ki yaşatalım. Türkiye’de her gün yeni bir gündemle uyanıyoruz. Kanalına göre hareket ediyorsun artık. Hangi kanalda çalışıyorsanız, kıyafeti ona göre ayarlamalısınız yoksa işe son veriyorlar. Buradan tüm gazetecilere sesleniyorum gelin Rüzgarlı’yı, Başkenti, gazeteleri birlikte yaşatalım. Ben varım” dedi. İnandım ise gazete köşesinde yazdığı bir Ankara yazısında yaptığı sıralamayı anlatarak “Ankara 70 yıldır ihmal edilmiş bir şehir. Son 30 yıldır elindekini de kaybediyor. Yeni bir rüzgâr aldı. Ankara’ya turizmin girmesi lazım. Senede 260 bin turist geliyor deniyor ama yarısı transit yolcu. Bunun önüne geçilmeli” diye konuştu.
Açık oturumun birinci kısmının sonunda konuşmacılara Ankara’ya özel seğmenler plaketi takdim edilirken, Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar, “Güzel bir oturumdu. Demokrasinin en önemli ayağı halkın doğru bilgilendirilmesi ve en önemli sorunu da günümüz sorunu patron medyası. Bu konumdan kurtulmadığımız sürece hem medya çalışanları ezilecek hem de ileri demokrasi kalmayacak” dedi.