Adalet çalışanlarının hakları 666 sayılı KHK ile ellerinden alındı. Nöbet ücretleri, havuz paraları ellerinden alındı. Ekonomik, sosyal ve özlük hakları gasp edildi. Mesai mefhumu olmadan çalışıyorlar. Adalet çalışanları, Adliye binalarında Adalet dağıtırken kendileri için de adalet istiyorlar. Çalışma şartları giderek ağırlaşan adalet çalışanlarının psikolojisi bozuldu. Adalet çalışanlarını ayırıyorlar. Bu ayrımcılık, çalışanların psikolojisini bozmakta, baskıya ve ayrımcılığa daha fazla dayanamayan adalet çalışanları maalesef hayatlarına son vermektedirler.
Adalet bürokratları ise bu intiharların sebebi nedir diye düşünmüyor. Onlar için adalet çalışanı denilince akıllarına sadece Hakim ve Savcı sınıfı geliyor. Adalet Bakanlığı, Hakim-Savcı dışındaki adalet personelini üvey evlat yerine koymaktadır. Çalışanları Sendikalarına, siyasi tercihlerine göre ayrımcılığa tabi tutmaktadır. Kendileri gibi düşünmeyen personellere, mobbing yapmakta ve rotasyon adı altında çeşitli sürgün cezaları vermektedir. Adalet Bakanlığı bu ayrımcılığa derhal son vermeli, çalışma barışını sağlamalıdır. Adalet Bakanlığı bu intiharları derinlemesine araştırmalıdır. Biz adalet çalışanları için mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz” dedi.
KENDİ ÇALIŞANLARINA ADİL DAVRANMAYAN BİR YARGI SİSTEMİ, ÜLKEYE ADALET DAĞITAMAZ.
“Adalet çalışanları olmadan mahkemeler kurulamaz. Zabıt Katibi, mübaşir, Yazı işleri müdürleri, teknisyen ve diğer çalışanlar olmadan adalet işleri yerine getirilemez. Hakim ve Savcı sınıfına her türlü imkan veriliyor, ama diğer adalet çalışanları maraba yerine konuluyor. Adalet çalışanları Hakim ve savcının iki dudağı arasına sıkıştırılıyor. Bu anlayışı asla kabul etmeyiz. Adalet Bakanlığı Banka promosyonlarını bile dağıtırken, Hakim ve Savcıya fazla diğer çalışanlara az promosyon veriyor. Kendi çalışanlarına adil davranmayan bir yargı sistemi, ülkeye adalet dağıtamaz.
Yargıya güven %20´lere kadar düştü. Hakim ve Savcılar ‘vicdanı ve cüzdanı arasında sıkıştı´ diyorlardı. Devlet tüm imkanları sundu Hakim ve Savcıya şimdi ise siyasetle vicdanları arasında sıkıştılar. Ülkede Adalet ve hukuk neden yerlerde sürünüyor? Siyasi iktidar elini adaletin üzerinden çekmelidir. Sayıları az da olsa siyasete rağmen vicdanı ile hareket eden tüm yargıçları alkışlıyorum.”
EN BÜYÜK KAMU BİNALARININ ADALET SARAYLARI OLMASI, ÜLKEDE SUÇ ORANLARININ YÜKSEK OLDUĞUNU GÖSTERİR
“Adliye Sarayları ülkenin en büyük binaları oldu. Bu durum övünülecek bir durum değildir. Bu durum ülkede adaletin kalmadığını, suçun sürekli arttığını gösterir. Ülkede adalet ve adil paylaşım olsaydı, hukukun üstünlüğü her şeyin üstünde tutulsaydı, en büyük binalar Adalet Sarayları olmazdı.
Her gün yeni mahkemeler kuruluyor. Ancak personel eksikliği sebebiyle dosyalar yetişmiyor. Ülkemizdeki yetişkin nüfusun neredeyse yarısı ya tanık olarak, ya mağdur ya da suçlu olarak mahkemelere gidiyor.
Gelir Adaletsizliğinde birinci sıradayız. Yolsuzlukta dünya üçüncüsüyüz. Cezaevleri dolup taşıyor. Özel af yasaları çıkıyor, buna rağmen ceza evleri yetmiyor. Ülkede suç oranları neden bu kadar artıyor? Bu durumun sonucu olarak da, ülkemizdeki en büyük kamu binaları Adliye Sarayları oluyor.”
SENDİKACILIK BİRİNİN HAKKINI DİĞERİNE VERMEK DEĞİL, HAK KİMİN İSE ONA TESLİM ETMEKTİR
“Biz bu yola çıkarken hak, hukuk ve adalet istedik. Biz kimseyi baskı ve tehditle üye yapmadık. Bize üye olursanız sizi müdür yaparız diye kandırmadık. Sendikacılık birinin hakkını diğerine vermek değil, hak kimin ise ona teslim etmektir.
Sendikalar haksızlığın ve adaletsizliğin olduğu yerde, bu duruma dur diyebilmek için oluşturulmuş yapılardır. Maalesef iktidarın besleyip, büyüttüğü bazı sendikamsı yapılar bu haksızlığı yapmaya çalışıyorlar. İktidarla sendikacılık yapanlar, iktidarla gelip, iktidarla giderler. Türkiye Kamu-Sen her devirde adam gibi adamların sendikası olmuş; hak, hukuk ve adalet mücadelesi vermiştir. Eğilmeden bükülmeden bu güne geldik, bugünden sonra da kimsenin huzurunda eğilmeyeceğiz.” Dedi.
Adalet çalışanlarının hakları 666 sayılı KHK ile ellerinden alındı. Nöbet ücretleri, havuz paraları ellerinden alındı. Ekonomik, sosyal ve özlük hakları gasp edildi. Mesai mefhumu olmadan çalışıyorlar. Adalet çalışanları, Adliye binalarında Adalet dağıtırken kendileri için de adalet istiyorlar. Çalışma şartları giderek ağırlaşan adalet çalışanlarının psikolojisi bozuldu. Adalet çalışanlarını ayırıyorlar. Bu ayrımcılık, çalışanların psikolojisini bozmakta, baskıya ve ayrımcılığa daha fazla dayanamayan adalet çalışanları maalesef hayatlarına son vermektedirler.
Adalet bürokratları ise bu intiharların sebebi nedir diye düşünmüyor. Onlar için adalet çalışanı denilince akıllarına sadece Hakim ve Savcı sınıfı geliyor. Adalet Bakanlığı, Hakim-Savcı dışındaki adalet personelini üvey evlat yerine koymaktadır. Çalışanları Sendikalarına, siyasi tercihlerine göre ayrımcılığa tabi tutmaktadır. Kendileri gibi düşünmeyen personellere, mobbing yapmakta ve rotasyon adı altında çeşitli sürgün cezaları vermektedir. Adalet Bakanlığı bu ayrımcılığa derhal son vermeli, çalışma barışını sağlamalıdır. Adalet Bakanlığı bu intiharları derinlemesine araştırmalıdır. Biz adalet çalışanları için mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz” dedi.
KENDİ ÇALIŞANLARINA ADİL DAVRANMAYAN BİR YARGI SİSTEMİ, ÜLKEYE ADALET DAĞITAMAZ.
“Adalet çalışanları olmadan mahkemeler kurulamaz. Zabıt Katibi, mübaşir, Yazı işleri müdürleri, teknisyen ve diğer çalışanlar olmadan adalet işleri yerine getirilemez. Hakim ve Savcı sınıfına her türlü imkan veriliyor, ama diğer adalet çalışanları maraba yerine konuluyor. Adalet çalışanları Hakim ve savcının iki dudağı arasına sıkıştırılıyor. Bu anlayışı asla kabul etmeyiz. Adalet Bakanlığı Banka promosyonlarını bile dağıtırken, Hakim ve Savcıya fazla diğer çalışanlara az promosyon veriyor. Kendi çalışanlarına adil davranmayan bir yargı sistemi, ülkeye adalet dağıtamaz.
Yargıya güven %20´lere kadar düştü. Hakim ve Savcılar ‘vicdanı ve cüzdanı arasında sıkıştı´ diyorlardı. Devlet tüm imkanları sundu Hakim ve Savcıya şimdi ise siyasetle vicdanları arasında sıkıştılar. Ülkede Adalet ve hukuk neden yerlerde sürünüyor? Siyasi iktidar elini adaletin üzerinden çekmelidir. Sayıları az da olsa siyasete rağmen vicdanı ile hareket eden tüm yargıçları alkışlıyorum.”
EN BÜYÜK KAMU BİNALARININ ADALET SARAYLARI OLMASI, ÜLKEDE SUÇ ORANLARININ YÜKSEK OLDUĞUNU GÖSTERİR
“Adliye Sarayları ülkenin en büyük binaları oldu. Bu durum övünülecek bir durum değildir. Bu durum ülkede adaletin kalmadığını, suçun sürekli arttığını gösterir. Ülkede adalet ve adil paylaşım olsaydı, hukukun üstünlüğü her şeyin üstünde tutulsaydı, en büyük binalar Adalet Sarayları olmazdı.
Her gün yeni mahkemeler kuruluyor. Ancak personel eksikliği sebebiyle dosyalar yetişmiyor. Ülkemizdeki yetişkin nüfusun neredeyse yarısı ya tanık olarak, ya mağdur ya da suçlu olarak mahkemelere gidiyor.
Gelir Adaletsizliğinde birinci sıradayız. Yolsuzlukta dünya üçüncüsüyüz. Cezaevleri dolup taşıyor. Özel af yasaları çıkıyor, buna rağmen ceza evleri yetmiyor. Ülkede suç oranları neden bu kadar artıyor? Bu durumun sonucu olarak da, ülkemizdeki en büyük kamu binaları Adliye Sarayları oluyor.”
SENDİKACILIK BİRİNİN HAKKINI DİĞERİNE VERMEK DEĞİL, HAK KİMİN İSE ONA TESLİM ETMEKTİR
“Biz bu yola çıkarken hak, hukuk ve adalet istedik. Biz kimseyi baskı ve tehditle üye yapmadık. Bize üye olursanız sizi müdür yaparız diye kandırmadık. Sendikacılık birinin hakkını diğerine vermek değil, hak kimin ise ona teslim etmektir.
Sendikalar haksızlığın ve adaletsizliğin olduğu yerde, bu duruma dur diyebilmek için oluşturulmuş yapılardır. Maalesef iktidarın besleyip, büyüttüğü bazı sendikamsı yapılar bu haksızlığı yapmaya çalışıyorlar. İktidarla sendikacılık yapanlar, iktidarla gelip, iktidarla giderler. Türkiye Kamu-Sen her devirde adam gibi adamların sendikası olmuş; hak, hukuk ve adalet mücadelesi vermiştir. Eğilmeden bükülmeden bu güne geldik, bugünden sonra da kimsenin huzurunda eğilmeyeceğiz.” Dedi.
Ankara
21.11.2024