Altınbaş Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayça Doğan Mollaoğlu, Dünya Sağlık Örgütünün 2017 yılında açıkladığı rapora göre Türkiye´nin obezitede dünya sıralamasında 4´üncü, Avrupa sıralamasında ise 1´inci olduğunu söyledi.
Günlük alınan enerji, harcanan enerjiden fazla olduğunda obezitenin ortaya çıktığından söz eden Mollaoğlu, dünyada her 6 çocuktan birinin obez veya aşırı kilolu olduğuna dikkat çekti.
OBEZİTE ANNE KARNINDA BAŞLIYOR
Kişinin hareketsiz yaşam tarzına sahip olması, dengesiz beslenmesi, yüksek enerjili yiyecekler tüketmesinin obeziteye davetiye çıkarttığını söyleyen Yrd. Doç. Dr. Mollaoğlu, “Bireyin obeziteye karşı eğilimi anne karnında başlıyor. Annenin hamileyken beslenme tarzı bebeğin sonraki yaşamında beslenme seçimlerini etkiliyor. Son zamanlarda yapılan çalışmalar gösterdi ki özellikle ilk üç ayda anne adaylarının kilo alırım endişesi ile beslenmelerinde kısıtlamaya gitmesi, bebeğin doğum sonrası hayatını şekillendirecek programlanma mekanizmalarını etkiliyor ve vücutta yokluk çekilen besin için depolanmaya ihtiyaç duyuluyor. Bu aslında bebeğin doğumdan sonraki hayata hazır olmak için yaptığı bir değişiklik. Annenin aşırı kilo alması, 20 kilonun üzerindeki kilo alımı gibi, yine çocuğun obez olma riskini artıyor. Gebelik döneminde bebeğin az ya da çok beslenmesi metabolik ve endokrin değişikliklere sebep olacağından ilerisi için risk oluşturuyor. Dolayısı ile gebelik döneminde annenin ve bebeğin yeterli ve dengeli beslenmesi, bebeğin yetişkin döneminde obezite riskini azaltacaktır” dedi.
2025 YILINDA DÜNYADA 5 KİŞİDEN 1´İ OBEZ OLABİLİR
Dünyada obeziteyle mücadelenin devam etmesine rağmen hızlı bir artışın da olduğunu söyleyen Mollaoğlu, “Böyle devam ederse 2025 yılında tüm dünyada her 5 kişiden 1´inin obez olması bekleniyor” şeklinde konuştu.
Mollaoğlu, çocukların yeme kültürünün aile içinde kazandırıldığını, özellikle ebeveynlerin beslenme şekillerinde çocuklara örnek olması gerektiğine dikkat çekti ve şunları söyledi:
“Çocuklar yeme kültürünü aile içinde kazanıyorlar. Hiç kahvaltı yapılmayan bir evde çocuğun düzenli yeme alışkanlıklarına sahip olması beklenemez. Ebeveynlerin örnek olmaları, düzenli beslenmeleri, hazır, rafine, hormonlu gıdalardan, GDO´lu ürünlerden uzak durmaları ve mümkün olduğu kadar doğala eş ürünleri tüketmeleri gerekiyor. Dünya Sağlık Örgütüne göre bir yetişkinin haftada en az 3 gün toplamda 150 dakika, bir çocuğun ise günde en az 60 dakika fiziksel aktivite yapması gerekiyor. Ebeveynler çocukları ve kendileri için obezite riskini azaltmada sihirli sözcük “denge” faktörünü, günlük beslenme ve hareket faaliyetlerinde uygulamalı ve sadece özenli beslenme ya da sadece fiziksel aktivite yapmanın yeterli olmayacağını unutmamalılar“
“NE KADAR DOĞALA YAKIN BESLENİRSENİZ O KADAR SAĞLIKLISINIZ”
İnsanların beslenme konusunda bilinçlendirilmesi için çalışmalar yapılması gerektiğini vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Mollaoğlu,“Ne kadar doğala yakın ve dengeli beslenirseniz o kadar sağlıklısınız ancak bunun için insanların bilinçlendirilmesi gerekiyor. Disiplinli bir beslenme alışkanlığı önemli. Her öğünde protein, karbonhidrat ve yağ dengeli biçimde alınmak zorunda. Bir öğünde bile alınmazsa sonraki öğünlerde bunu takviye edemiyorsunuz ve dolayısıyla vücut içindeki denge bozuluyor” dedi.
“KİLO ALACAĞIM DİYE YAĞ TÜKETMEKTEN VAZGEÇMEYİN”
Yapılan araştırmaların kaliteli yağ tüketimi kısıtlamasının sağlık için zararlı etkileri olabileceğini gösterdiğine değinen Yrd. Doç. Dr. Mollaoğlu,“Yağlar hücre duvarına katılıyor ve metabolizma için enerji sağlıyor. Vücut için elzem olan ama vücutta yapılamayan omega 3 ve 6 yağ asitlerini içeriyor. A, D, E, K vitaminlerinin emilimi için gerekli. Bireyin bilinçsiz bir şekilde kısıtlamaya gitmesi son derece yanlış. İhtiyaç duyduğunuzu hissediyorsunuz uzman kontrolünde beslenmenizi düzenlemeniz gerekiyor” ifadelerinde bulundu.
“YAĞ, TAVANIZA YAPIŞIYORSA DAMARLARINIZA DA YAPIŞIYORDUR”
Fındık ve zeytinyağı açısından çok zengin bir ülke olduğumuzdan bahseden Yrd. Doç. Dr. Mollaoğlu,“Eğer bir yağ yemek pişirirken tavanıza yapışıyorsa damarlarınıza da yapışacak demektir. Türkiye zeytinyağı ve fındık yağı açısından çok zengin. Özellikle fındık yağında Türkiye dünya üretiminin yüzde 70´ini karşılıyor. Buna rağmen fındık yağları çok pahalı, insanlar ulaşamıyor ve neredeyse böyle bir yağın varlığından haberleri yok. Oysa bu yağ kalp damar sağlığı için çok faydalı çünkü yüksek miktarda E vitamini içeriyor” dedi.