Türkiye Cumhuriyeti´ne kefen biçenler, suçlayanlar, HDP´li ortaklarını da yanlarına almış Haçlı sürüsüyle ittifak yapmaktadır. Ar damarları çatlamış, şeref ve haysiyet ölçüleri kaybolmuştur.
Türkiye´yi aşağılamak, suçlamak terörist sevicilerin asla hakkı değildir, olamayacaktır.
Avrupa diye yazılır yazılmasına, ama çifte standart diye okunacaktır. Nefret salgını, ırkçılık denecektir.
Türkiye bir hukuk devletidir. Üstünlerin değil, hukukun üstünlüğü esas ve bağlayıcıdır. Hukuk dışına çıkmamak, devlet olmanın kaçınılmaz sonucu.
Şu an Türkiye terörle mücadele sürecindedir. Buna rağmen adalet ve hukuktan taviz verilmemesi, ecdadımıza karşı borcumuzdur. Bir yanda FETO, diğer yandan PKK/PYD/YPG ve IŞİD Türkiye´nin başını ezmesi gereken, haklarından gelmesinin kaçınılmaz olduğu zehirli birer yılandır.
Türk devleti, darbe girişiminden sonra reflekse geçmiştir. Hakkı teslim etmek adına diyebilirim ki, epey mesafe alınmıştır. Ancak FETÖ ile mücadelenin tatmin edici seviyeye ulaşamadığı son gelişmelerden belli olmaktadır.
689 ve 690 sayılı KHK´larla çok önemli adımlar atılmış, 3 bin kamu görevlisi ihraç edilmiştir. FETÖ ile irtibatını bulunan bazı kurum ve kuruluşlar da kapatılmıştır.
Bir kez daha hükümete sesleniyorum. FETÖ´nün ucu nereye dayanıyorsa oraya kadar gidilmeli ve kökü kazanmalıdır. Bu katillerin, bu Türkiye düşmanı yapılanmanın bulundukları her alandan sökülüp atılması milli beka meselesidir. Bu yapılırken adalete dudak bükülmemelidir. Kim suçlu, kim suçsuz bunun ayrımı iyi yapılmalıdır. Vebali hepimizin omzundadır. henüz tabandan tavana çıkılmamıştır. Hala hatırlı ve imtiyazlı isimlere dokunulmamıştır.
Mevzi başarılarla, stratejik sonuçlar ulaşmak hayaldir. Ata bindiysek, ayağımız hala yerdeyse bir sorun var demektir. Öküz altında buzağı aramak akla hayale yatkın değildir.
İrtibatlı olduğu çevrelere bakıldığında buruşturulup atılacak isimler maalesef yerli yerindedir. Kriptolar kendilerini emniyete almışlardır.
FETÖ ile irtibatı olanlar arasında soruyorum, memur var da meşhur siyasetçi ve bürokrat yok mudur? Cebinde 1 dolar taşıyan, bankada milyon dolarları bulunan çürümüşler nerededir? Sıradan insanlara hukuk işliyor da, varsa devlet yönetimindeki kişilere sıra geldiğinde neden sessizlik, tepkisizlik oluyor? Neye yorumlamalıdır? TSK, emniyet, medya ayaklarında temizlik yapılıyor, ancak siyasete gelince duruluyor, ağırdan alınıyorsa bir bit yeniği var demektir.
FETÖ ile mücadele dümen kırmakta, sabote edilmektedir.
Mahrem imamlar bulunuyor, devletin mahremlerinde bulunan tanıdık simalar neden ortaya çıkarılmıyor? Sosyal medyada herkes birbirini suçlamaktadır. Mücadelenin tadı tuzu kaçmaktadır.
Siyasi İslamcılık cenahında kutuplaşma üst seviyededir. Onu bunu suçlayan yazar ve gazeteci, anlaşmazlıkların karşılıklı suçlamaların göbeğindedir. Toplumsal güven aşınmaktadır. Birisi diyor ki TSK içinde 40-50 bin FETÖ ile irtibatlı isim var. Bir diğeri diyor ki MİT´te 400 FETÖ bağlantılı kişi var.
FETÖ hala faaliyettedir. Türkiye bu kamburla daha fazla mesafe alamayacaktır. Türkiye bu soysuz örgütün gizli ve açık üyelerine daha fazla tahammül gösteremeyecektir. Eğer ip incelediyse kopsun diyoruz. Yüzleşelim, hesaplaşalım iradesindeyiz. FETÖ´nün son mensubu, en son ferdi yakalanıp adalete teslim edilinceye kadar… Sayın Cumhurbaşkanı´na, sayın Başbakan´a buradan çağrı yapıyorum. “Dün yanımızdaydı, yakınımızdaydı, vefaydı, şuydu buydu” demek haramdır. Bunlarla mücadele sonuna kadar helaldir.
YSK 16 Nisan halk oylamasının kesin sonucunu 27 Nisan´da açıklamıştır. “Evet” ile “hayır” arasındaki fark 1 milyon 378 bindir.
Seçime katılım yüksektir ve yüzde 85 düzeyindedir. Evet verenler yüzde 51.41, hayır diyenler yüzde 48.49´dur.
Tekraren söylemek isterim ki, 16 Nisan´da kazanan Türk milletidir ve Türkiye´dir. Evet diyen vatandaşlarımız kadar, hayır oyu kullanan vatandaşlarımız da bizim için saygındır.
CHP´nin freni patlamış kamyon gibi kontrolsüz tavrı kendini küçük düşürmektedir. YSK´nın seçim güvenliğine yönelik bir darbe olduğunu söyleyecek kadar yüzsüzleşmiştir.
Sandıkta kaybedenlerin, milletimizin seçimiyle verdiği kararı çarpıtması hezeyandır. CHP havanda su dövmektedir. CHP´nin artık uyanması, girdiği komadan çıkması içten tavsiye ve kararımdır. Altı kaval, üstü şişhane mantık ve anlayışla bir neticeye ulaşmak nafile gayrettir.
Heveslerin birer birer güme gideceği failin değil, katilin eseridir.
CHP ne yaparsa yapsın, hükümet sistemi değişmiştir. Türkiye mazisiyle uyumlu bir rotada ilerlemeye başlamıştır.
Yazıklar olsun ki Atatürk´ün kurduğu parti, can kulağıyla cezaevindeki HDP´linin söylediklerini can kulağıyla dinlemektedir. Bazı sözde araştırma şirketleri, mal bulmuş mağribi gibi 16 Nisan sonuçlarına atlamış, Partimizin üçte birinin evet, üçte ikisinin hayır dediğini uydurmuştur.
MHP yarılmaya karşı karşıyaymış. Bunların savurdukları palavradır. MHP´lilerin hangi oranda evet, hangi oranda hayır dediğini ispatlamayan, bunu kamuoyu ile paylaşmayan alçaktır. Şerefsizdir. Bazı yarım gazeteciler, çeyrek aydınlar yüklerini MHP´ye yüklemesin. MHP´liler, mührü evetin çatına basmıştır. Hariçten gazel okumaya gerek yoktur. Yeni sistemle cumhurbaşkanının partisiyle bağı kurulabilecektir. Böylelikle fiili durumun hukuki duruma kavuşması sağlanmış olacaktır.
AKP´nin 21 Mayıs´ta yapacağı olağanüstü kongre de beklenen bir sonuçtur ki “Hayırlı olsun” demekten başka bir söylemeyeceğiz. MHP, terörizmin belini kırmak için devleti ve hükümeti ile bir ve beraberdir.
15 Aralık 2005´te “gerekirse Kandil dağında bir gece görünmekte yarar var” demiştim. 12 yıl sonra sayın Cumhurbaşkanı da TÜMSİAD genel kurulunda “Bir gece ansızın gelebiliriz” kararlılığını seslendirmiştir. Nerede kuyumuzu kazmak isteyen canavar bulunuyorsa Türkiye Cumhuriyeti bir gece görünmelidir veya bir gece ansızın gitmelidir. MHP´nin özlediği ruh bundan ibarettir. Terörizmle mücadele halindeyken ABD´nin hem nalına hem mıhına vurması abesle iştigaldir. PYD ve YPG´lilerin yanına koşan ABD´li subayların görüntülenmesi içler acısıdır.
Sayın Erdoğan´ın 16 Mayıs´ta yapacağı ABD ziyareti ile başkan Trump ile Suriye ve Irak´taki durumun konuşması, Türkiye´nin haklarını hatırlatması beklentimizdir. Görünen o ki böyle de olacaktır. PKK, YPG kollanmaktadır. Kan dökmelerinin önü açılmaktadır.
16 Nisan´dan sonra terörle mücadelede şehit olan 15 kardeşimizin kanına kimler girmiştir. Huzurlarınızda şehitlerimize rahmet diliyorum. Türkiye´nin güney sınırında açılacak her fitne koridorunu imha etmesi hakkıdır. Uluslararası hukukun gereğidir.
Türk millete yan gözle bakan kuşun bile yuvasını bozmaktan kaçınmayacağız.
Fikirlerimizin özünü Türk kültürü, Türk tarihi, Türk dili, yüzyıllardır ruhumuzda biriktirdiğimiz kardeşlik mirası oluşturmuştur. Bilmeyen varsa haykırıyorum, bunun adı Türk milletidir. Türk milleti, kökenlerin, dillerin, mezheplerin üstünde maddi ve manevi bir bağ ile kaynaşmıştır.
Bizleri bir araya getiren acılarımız, anılarımız, zaferlerimiz ve ülkülerimiz olmuştur. Her çekilen halay, her açılan duvak, her sallanan beşik, her tüten ocak bizi bir millet yapmıştır.
Türk milliyetçileri milli kimlik ve bağları cesaretle savunan fazilet burçlarıdır. Bin yıllık sevda namusumuza emanettir.
Yarın idrak edeceğimiz 3 Mayıs milliyetçiler gününde tarihi sorumluluğumuzu yeni baştan gözden geçirmeliyiz. Milliyetçilik, demokratik refleksini göstermiş milliyetçi kahramanlar kötü gidişe müdahale etmiştir. Merhum Hüseyin Nihal Atsızın 1944 yılından itibaren dönemin başbakanına yazdığı açık mektupları, milliyetçiliğin kabuğunu kırmıştır.
Tek parti döneminde bir edebiyat öğretmeninin doğru bulduklarını başbakana yazması, korkusuz bir çıkıştır. Merhum Atsız, Türkiye´nin karşı karşıya olduğu tehditleri sade bir dille anlatmıştır. O dönem devrim dalkavukluğu yapan bazı isimler, devlet imkanlarını seferber etmiş ve mahkemeleri devreye sokmuştur. Merhum Atsız Ankara´da hakim karşısına çıkarılmıştır.
Milliyetçi genlerin haksızlığa tepkileri gıpta edilecek bir tablodur. Bu tarihteki milli öfkeden çekinen siyasi iktidar 165 milliyetçi kardeşimizi tutuklamıştır. 3 Mayıs´ın kahramanları davalarından ödün vermemiştir. Reva görülen işkence, kutlu hareketimizin temellerini kazmıştır. Atılan iftiralar ters tepmiştir.
Amaçlarına ulaşamadılar. Şimdi dönüp geriye baktığımızda kimin haklı, kimin haksız olduğunu tarihin hakemliğinde çok açık şekilde görmek mümkündür. Türkiye´de sosyal bir uyanış olacaksa, milli bir toparlanma tayin edilecekse bu ancak ve ancak Türk milliyetçilerinin inisiyatif almasıyla gerçekleşecektir.
Demokrasinin milliyetçilikle doğduğunu, biri olmazsa diğerinin eksik kalacağını unutmamak lazımdır. Bizim milliyetçilik anlayışımızda ötekileştirme, dışlama, içe kapanma, değişik milletleri aşağılama yoktur, olmayacaktır. Türk milletini omuzlayacak Türk milliyetçileridir.
Biz şuurluyuz, uyanığız ama görmek isteyenler ya kör, ya da kaskatı kesilmiş mankurtlardır. Biz yeri gerince tepkili, yeri gerince tedbirliyiz. MHP oldukça millete korku olmayacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle partimizin kurucusu, merhum Alparslan Türkeş Bey başta olmak üzere, 3 Mayıs 1944´ün sembol isimlerine rahmet diliyorum.