Ankara Barosu, Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesi`nin Ankara Valiliği ve Emniyet Müdürlüğü`nün talebi üzerine Ankara`nın Altındağ, Çankaya, Keçiören, Mamak,Yenimahalle ve Pursaklar İlçeleri`nde 15 gün süreyle kişilerin üstleri, özel araçları, özel kağıtları ve eşyalarının aranmasına ilişkin kararın kaldırılmasını için itirazda bulundu. Ankara Barosu`nun itiraz dilekçesinde, Anayasa`nın "Özel Hayatın Gizliliği" başlığını taşıyan 20. Maddesi ile İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi`nin "Hiç kimse, özel yaşamı, ailesi, konutu ya da yazışması konularında keyfi müdahaleye, onuruna ve adına karşı saldırıya uğrayamaz. Herkesin, bu müdahale ve saldırılara karşı yasa ile korunmaya hakkı vardır" ifadelerinin bulunduğu 12. Maddesine atıfta bulundu. Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesi`nin, genel arama kararının Anayasa`nın 20, İnsan Hakları Evrensel Bildirisinin 12, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu`nun 9. Maddesi ile Adli ve Önleme arama Yönetmeliği`nin 19. maddelerine aykırı olduğunun belirtildiği dilekçede, "Yasa koyucu, kişilerin üst ve eşyalarının aranması hususunu Anayasa`da düzenleme konusu yaparak, bu konudaki hassasiyetini belirttikten sonra, bu korumanın istisnalarını da, ayrıntılı olarak belirtmiştir" denildi. Mahkemelerce verilen önleme amaçlı arama kararlarının özellikle zaman ve yer olarak sınırlandırılmasına mecburiyet getirildiğine dikkat çekilen açıklamada,Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi`nin kararlarına da atıfta bulunuldu.

-3 MİLYON KİŞİ ŞÜPHELİ İLAN EDİLİYOR-

Mahkemenin coğrafi sınırının, yaklaşık 3 milyon kişiyi kapsayan bir bölgeyle ilgili olarak arama kararı verdiğinin belirtildiği dilekçede, "İdari ve coğrafi bir birimde arama kararı verilebileceğine ilişkin bir hüküm kanunlarımızda yer almamaktadır. Keza bu kararla kişi tanımlaması yapılmadan Ankara`nın 6 ilçesinde bulunan 3 milyon kişi şüpheli ilan edilmektedir. 15 gün gibi uzun bir sürenin belirtilmiş olması da, kararın belirli bir süreli olarak değil, makul olmayan bir süreyle, süresiz olarak verildiğini göstermektedir" denildi. Mahkemenin, yasada öngörülen zaman ve yer olarak sınırı olmayan bir karar verdiğine dikkat çekilen dilekçede, kararın gerekçesi bulunmadığı için şekil itibarıyla hukuka aykırı olduğu vurgulandı. Vatandaşların haklarının da verilen kararda gerekçenin ayrıntılı olarak belirtilmesi gerektiğine işaret edilen kararda, "Söz konusu Mahkeme kararı ile temel hak ve özgürlükler ihlal edilmekte ve özel hayata açıkça müdahale edilmektedir. Bu karar bir hukuk devletinde verilebilecek türden bir karar değildir. Teminat olması gereken kişi özgürlüğünü, tereddüt etmeden kolluğun önüne sunulan karar ile keyfi uygulamalara yol açılabilecek ve kişilerin can ve mal güvenliğinden sorumlu bulunan polis ile yurttaşımız karşı karşıya kalabilecektir. Telafisi imkansız zararlara yol açabilecek ilgili kararın derhal kaldırılmasını talep etmek bu nedenlerle zorunlu olmuştur" denildi.