II.Türk Gençlik Çalıştayı Genel başkanımız Olcay Kılavuz`un delegeler ve müşahitlere hitaben yaptığı açılış konuşmasıyla başladı.
Küreselleşme, Emperyalizm ve Milliyetçilik
Konu başlıkları altında atölye çalışmaları gerçekleştirildi. Atölye çalışmalarının neticesinde belirlenen tebliğciler tarafından gün boyu yapılan çalışmalar ve ortaya çıkan veriler divan kurulu başkanlarının moderatörlüğündetebliğciler tarafından okundu.Çalıştay kapsamındaki konu başlıklarının sonuçlarına bakıldığı zaman Türk Gençliğinin yaşadığı temel sorunlara ilişkin çok sayıda çözüm önerisinin yer aldığı görüldü.
Çalıştay sonrasında Türk Dünyası`ndan gelen soydaşlar görüş ve önerilerini diğer katılımcılarla paylaştı. Yapılan konuşmalarda Turan mefkuresinin ana gündem maddesi olması dikkat çekti. Türk Dünyasının temsilcilerinin konuşmasını tamamlamasının ardından Avrupa`dan gelen soydaşlarımızın katkıları ve Divan Kurulu Başkanı Tolga Arslan`ın moderatörlüğüyle Avrupa ve Türklük Forumu gerçekleştirildi. Forumda Avrupa`da yaşayan soydaşlarımızın sorunları dile getirildi. Çalıştay programı çerçevesinde akşam yemeği verilirken bu yemeğe Genel Başkanımız Olcay Kılavuz`un yanı sıra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP Ankara Milletvekilleri, Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin, Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Atila Kaya, MHP Genel Başkan Yardımcısı Zuhal Topçu`da katıldı. Yemeğin ardından plaket ve sertifika töreni gerçekleştirildi. Moderatörler, tebliğciler ve divan kurulu başkanlarına hediyeleri verilirken delegasyona da katılım sertifikaları takdim edildi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfınca yapılan "3 Mayıs Milliyetçiler Günü 2. Türk Gençlik Kurultayı"nda konuşuyor. Başbakan Tayip Erdoğan`ın 1915 olaylarına ait yapmış olduğu açıklamayı eleştiren Bahçeli, "Bizi bölmek istiyorlar. Küsüp ayrılmazı için haince tuzak kuruyorlar. Bir avuç eşkıya askerlerimizi karışıp psikolojik üstünlüğe geçmeye çalışıyor. Milliyetçiliği suçluyorlar. Türklüğe suikast düzenliyorlar. Milli güvenliğimize fitne saçıyorlar. Ermeni diasporasına, yüzbinlerce, Müslüman Türk`ü vahşice katleden şerefsizlere taziyede bulunuyorlar. Özür diliyorlar. İkaz ediyorum: Coğrafyamız tartışılırsa, milletimiz, milletimiz tartışılırsa devletimiz, devletimiz tartışılırsa, bayrağımız, bayrağımız tartışılırsa, varlığımız ve bağımsızlığımızı ateşle atılacaktır. Bunalar ne fantezi ne de paranoyadır" diye açıkladı.
Bahçeli, "Başbakan acaba mahkemenin önüne çıkmaktan, rüşvet ve yolsuzluktan mahkeme önüne çıkmaktan hesap vermekten niçin korkuyor? Niçin ödü kopuyor? 17-25 denilince saklanacak kovuk, kaçacak yer arayan bu Başbakan bize ne anlatmaya çalışıyor? Önce yüreğin yetiyorsa, cesaretin varsa, oğluyla beraber hakim karşısına çıksın da o vakit görelim boyunun uzunluğunu. Ahlak ve adalet ile yüzleşmeden ermeni çetelerine göz kırpmak, Patrik`e zeytin dalı uzatmak korkaklığın alası değildir de nedir?" diye belirtti.
"YA BU VATANDA YAŞAYACAĞIZ YA DA BU VATAN UĞRUNA SEVE SEVE CAN VERECEĞİZ"
Toprak bütünlüğü vurgusu yapan Bahçeli, "Bu tarihten akabinde dönülecek başka toprak parçası, gidilecek başka göç güzergahı ve verilecek başka vatan köşesi hiç bir zaman fakat hiç bir zaman kalmamıştır. Burasının adı Türkiye Cumhuriyeti, milletinin adı ise, çok büyük Türk milletidir. Ya bu vatanda yaşayacağız. Ya da bu vatan uğruna seve seve can vereceğiz. Ya üzerinde yaşan millet bir ve kardeşçe kalacaktır. Ya da Türk milletinin kayıplarına yeni halkalar eklenecektir. Göbek bağımızın kesildiği yer daima son nefesimizi vereceğimiz yer olacaktır. Bu hakikati, ne Recep Tayyip Erdoğan ne İmralı canisi ne bölücü mihraklar, ne de küresel işbirlikçileri değiştiremeyecektir" açıklamasında bulundu.
"ERDOĞAN BİRLİKTE TOP KOŞTURDUĞUN, BİLYE OYNADIĞIN ARKADAŞLARIN BAHSEDERDİ"
T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan`ı sert bir dille eleştiren Bahçeli, "T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, büyük endişe edebiyatı ile tarihle yüzleşme sözleri ile geçmişimizi çarpıtma peşindedir. Başbakan yüz sene evvelki vakaları, korkularımızdan arınarak ele almamız gerekmekde olduğunu söylemektedir. Sözde soykırım tezlerine takviye vermenin, taziye mektubu yazmanın yeni adı korkularımızdan kurtulmak olarak formüle edilmektedir. Başbakan`a göre son 2 yüzyıldır, bu topraklarda bölünme ve iltica vasıtası ile toplum terbiye edilmek istenmiştir. Sayın Erdoğan iddialı ol, böyle bir terbiye hali vasat bulsaydı senin adından ancak ve ancak mahalle aralarında beraber top koşturduğun, bilye oynadığın arkadaşların bahsederdi" ifadelerine yer verdi.
"BAŞBAKAN OĞLUYLA BİRLİKTE HAKİM KARŞISINA ÇIKSIN O ZAMAN GÖRELİM BOYUNUN UZUNLUĞUNU"
Bahçeli, "Başbakan Tayip Erdoğan, `Türk müsün, Kürt müsün Boşnak mısın, Alevi misin… artık korkmayacaksın` diyor. Cesaret abidesine kesilen Başbakan acaba mahkemenin önüne çıkmaktan, rüşvet ve yolsuzluktan mahkeme önüne çıkmaktan hesap vermekten niçin korkuyor? Niçin ödü kopuyor? 17-25 denilince saklanacak kovuk, kaçacak yer arayan bu Başbakan bize ne anlatmaya çalışıyor? Önce yüreğin yetiyorsa, cesaretin varsa, oğluyla beraber hakim karşısına çıksın da o vakit görelim boyunun uzunluğunu. Ahlak ve adalet ile yüzleşmeden ermeni çetelerine göz kırpmak, Patrik`e zeytin dalı uzatmak korkaklığın alası değildir de nedir?" diye açıkladı.
"MECLİS TELEVİZYONUNU KARARTMAK İFLAH OLMAZ KORKAKLIK DEĞİLDİR DE NEDİR?"
Bakanlar hakkında yapılan fezlekelerin görüşüleceği gün Meclis Tv`nin yayında olmayacak olmasını eleştiren Bahçeli, "Kutlu vatanımızın bir bölümünde bölücü terör örgütü her gün provokasyonlarına yenilerini ilave ederken, İmralı canisi tehdit zincirini sıkılaştırırken çıt çıkarmamak korkaklık, sinmişlik ve rezillik değildir de nedir? Ona buna yüksek perdeden atıp tutarken, Müslüman kanına doymayanlara, küresel sömürü düzenini meşrulaştırmak için vızır vızır uğraşanlara kuzu kesilmek korkaklık değildir de nedir? Rüşvetçi eski bakanlarının pisliklerini temizlemek ve kamuoyundan uzak tutmak için TBMM`yi alet etmek, Meclis televizyonunu karartmak iflah olmaz korkaklık değildir de nedir?" diye sual etti.
"CUMHURBAŞKANLIĞI`NA ADAY OLMA HAZIRLIĞI KORKAKLIK DEĞİLDİR DE NEDİR?"
Başbakan Tayip Erdoğan`ın cumhurbaşkanlığı adaylığını `korkaklık` olarak yorumlayan Bahçeli, konuşmasına şu şekilde devam etti: "Ulu Divan riskini asgariye indirmek, evlerde saklanan ve bir türlü sıfırlanamayan milyarlarca liralık haram nakitin kaynağını ve nereden elde edildiğini yargı önünde açıklamaktan imtina etmek için Cumhurbaşkanlığı`na aday olma hazırlığı korkaklık değildir de nedir? Başbakan aziz Türk milletine cesaret hakkında herhangi bir tavsiye ve temennide bulunacak bir sicile hiç bir zaman sahip değildir. Çünkü kendisi ve zihniyeti kargaları kovan bostan korkuluğunun aynısıdır. Başbakan korkakça, kaypakça hukuktan kaçmaktadır. Başbakan tavizde cesurdur. Teslimiyette cesurdur. Türk`e hakarette, millete ihanette cesur ve patavatsızdır. Milli ilke ve ülkülere zarar verme hususunda pervasızdır. Bu sebepten ötürü Başbakan yüz sene evvelki meseleler üzerinden mangalda kül, deryada su bırakmadan atıp tutmak yerine izanlı ve ahlaklı olmayı öğrenmelidir. Bu memlekette Türk`üm diyen, Türk milletine mensubiyetten onur duyan hiç kimse korkmamış ve korkmayacaktır. Türk milletini korkutacak fani de henüz anasından doğmamıştır. Fakat Başbakan Türk`üm, doğruyum, çalışkanım seslenişinden ürkmüş ve korkmuştur. Bunun için de Andımızı hayasızca kaldırmıştır. TC`den korkmuş, tabelalardan sildirmiştir. "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözünden korkmuş, karşı saldırıya geçmiştir. Türk kimliğinden korkmuş, Türkiyelilik zırvasını benimsemiştir."
"RECEP TAYYİP ERDOĞAN`DAN CUMHURBAŞKANI OLMAZ"
Şair Ziya Gökalp`ın Kavim şiirinin bir dörtlüğünü okuyarak Başbakan Tayip Erdoğan`ın cumhurbaşkanı olamayacağını açıklayan Bahçeli, "Tarihindeki vakaları önemsiz gören, acı hatıraları buruşturup bir kenara atan milletlerin bunlarla tekraren karşılaşması şaşmaz bir hakikattir. Başbakan`da tarih şuuru yoktur, milli haslet ve hassasiyet sıfırdır. Başbakan Türk tarihiyle değil, hiçbir doğru yönü olmayan kendi kişisel tarihiyle yüzleşmelidir. İnşa ettiği büyük endişe devletinin, kurduğu baskı ve istihbarat düzeninin, yaydığı uygunsuz kokuların önce milli vicdanlarda bedelini ödemelidir. Sonra yüzü kalırsa, dermanı olursa çıkıp geçmişle alakalı ahkam kesmelidir. Bakınız Merhum düşünürümüz Ziya Gökalp, Kavim şiirinin bir dörtlüğünde, günümüze mesaj verircesine ne diyor: Karacık Dağı`ndan Kıpçak Çölü`nden, Gelen atalarım gibi Türk`üm ben. Bana yol gösteren benden olmalı, Olamaz Türk`e baş Türk`üm demeyen, Osmanlı kalamaz Türk`ü sevmeyen. Herhalde Başbakan kendisine ilişkin payı çıkarmış, ne demek istediğimizi de anlamıştır. Recep Tayyip Erdoğan`dan cumhurbaşkanı olmaz" açıklamasında bulundu.
3 MAYIS MİLLİYETÇİLER GÜNÜ TARİHİ
3 Mayıs Milliyetçiler Günü, tarihi hususunda veri (bilgi) vererek, gençlere tavsiyelerde mevcut bulunan Bahçeli şu şekilde açıkladı: "Bugün 3 Mayıs Milliyetçiler Günü`nün 70. seneyi devriyesidir. 3 Mayıs milliyetçiliğin duygu ve düşünce havzasından hareket ve eylem sahasına inmesinin eşiğidir. 3 Mayıs 1944`de milliyetçilik demokratik refleksini göstermiş, milliyetçi kahramanlar uygunsuz gidişata itiraz etmiştir. 3 Mayıs 1944 Çarşamba günü, Başkent Ankara`da toplanan ve tıpkı sizin gibi inanmış olan Türk gençliği milliyetçiliğin şerefli sayfasında saygın ve eşsiz bir konuma yükselmişlerdir. O günlerde Türklük ve Türkçülük tıpkı bugünkü kötülenmiş ve karalanmıştır. Mesela, Merhum Prof. Dr. Zeki Velidi Togan`ın evine baskınlar düzenlenmiş, Türk tarihi ve Türkçülükle alakalı eserler suç delili sayılmıştır. Anlayacağınız Türklük o zamanda suçlanmış, o zamanda horlanmıştır. 3 Mayıs 1944 hadiselerine giden süreci öncelikle iyi bilmek, iyi yorumlamak yapacağımız değerlendirmeler açısından çok fazla mühimdir. Merhum Hüseyin Nihal Atsız`ın 20 Şubat 1944 tarihinden bu yana dönemin Başbakanı`na yazdığı açık mektupları 3 Mayıs`ın fitilini tutuşturmuş, bir bakıma milliyetçiliğin artık dar gelen kabuğunu kırmıştır. Tek parti döneminde, bir edebiyat öğretmeninin yüreklice, doğru gördüklerini, endişeyle izlediklerini dosdoğru bir şekilde Başbakan`a yazması haysiyetli bir davranış, korkusuz bir çıkıştır. Merhum Atsız Türkiye`nin karşı karşıya olduğu tehlikeleri sade ve yalın bir dille kaleme almış, tehditlerin içyüzünü ustaca anlatmıştır. Bu gelişmelerden keyifsiz olan devrin dalkavukluğunu yapan köhnemiş bazı isimler milliyetçi canlanmayı sindirebilmek için devlet imkanlarını seferber etmiş ve mahkemeleri devreye sokmuştur. Aleyhine dava açılan Merhum Atsız İstanbul`dan Başkent Ankara`ya gelerek hâkim karşısına çıkmıştır. Özellikle 3 Mayıs 1944`de milliyetçi gençlerin haksızlığa tepkileri, zulme eğilmeyen, kuvvete boyun bükmeyen tavırları gıpta edilecek bir tablodur. Bu tarihteki milli öfkeden çekinen siyasi iktidar, 165 milliyetçiyi tutuklamış, bunlardan 23`ü hakkında memlekete ihanet, gizli cemiyet kurma, iktidarı devirme suçlamalarından binaen dava açılmıştır. Aralarında Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş, Necdet Sancar, Zeki Sofuoğlu, Hikmet Tanyu, Fethi Tevetoğlu, Reha Oğuz Türkkan, İsmet Rasin Tümtürk, Hasan Ferit Cansever, Hüseyin Namık Orkun`un da yer aldığı milliyetçiliğin yüz akları insanlıkla bağdaşmayan muamelelere maruz kalmıştır. 3 Mayıs`ın kahramanları her türlü eziyet karşısında davalarından ödün vermemişlerdir. Bugün de Türkçülükle milliyetçiliği iki ayrı kutba koyup sanal medya üzerinden fitne ve dedikodu imali yapanlar kesinkes iyi niyetli değillerdir. Partimizin kurucusu Merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey başta olmak üzere, milli mücadele kahramanlarına, aramızdan ayrılan 3 Mayıs 1944`ün sembol isimlerine, bütün vatan ve dava şehitlerimize Cenab-ı Allah`tan rahmet diliyorum."dedi.