15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan hain darbe girişimi sonrasında hükümet, savunma refleksi içinde bir takım tedbirler dizisini hızlı bir şekilde uygulmaya koydu. Bu tedbirlerin başında OHAL uygulaması ve üzerinde şüphe bulunan kamu görevlilerin ihraç edilmesi gelmektedir.
Tedbirin kısa sürede alınması gerekliliği sebep gösterilerek, olağan hukuksal süreç maalesef ki işletilmemiştir. Bununla birlikte, alınan kararlar ile ilgili kontrol mekanizması geliştirilmemiş, kararlar alınmadan önce söz konusu süreç ve şahıslar hakkındaki iddialar yeterince araştırılmamıştır.
Darbe girişimi sonrası yaşanan olayların vehameti gereği başta zaruret olarak ortaya çıkan hızlı karar alma gerekliliği, süreç içerisinde normal şartlara dönmüştür. Hukuk devletinin gerekliliği yerine getirilmeye çalışılarak, hızlı kararlar sonucu mağdur olan bireyler için bir takım adımlar da atılmaya çalışılmıştır. Ancak bu adımlar hukuk devleti ilkesini yerine getirmek açısından son derece yetersiz adımlardır. Yaklaşık olarak 2 yıl boyunca ülkemiz, gerekliliği tartışmalı olarak OHAL yönetimi ile yönetilmiştir. Bu sürede sayın Cumhurbaşkanının da belirttiği üzere ‘´ At izi it izine karışmış ‘´ ve ‘´ Kurunun yanında yaş da yanmıştır´´. Belirtilen bu hususlar hukuk devleti kavramıyla pek tabii ki bağdaşmamaktadır. OHAL 24 haziran 2018 seçimleri sonrası kaldırılmıştır. Bununla birlikte, ihraç edilen kamu görevlilerinin tekrar görevlerine getirilmelerini sağlamak adına 23 Ocak 2017 tarihinde OHAL komisyonu kurulmuştur.
Bu komisyona 05.08.2018 tarihi itibariyle 125.678 kişi müracaat etmiştir. Komisyonda karar verilen dosya sayısı ise 36.000 civarındadır. İncelenen başvurulardan 33.700 gibi çok yüksek bir oranı red kararı ile sonuçlanırken, 2.300 dosya ile ilgili ise kabul kararı verilmiştir. Komisyonun beyanına göre haftada 1.200 dosya hakkında karar verilebilmektedir ki; bu sayıya göre 125.000 müracaatın, (yeni başvurular olmadığı takdirde) , karara bağlanması 75 haftayı bulacaktır. Elbette komisyon titiz çalışmalı, başvuruları üstün körü karara bağlamamalıdır. Ancak unutulmamalıdır ki; geç gelen adalet adalet değildir. SUÇSUZLUĞU YARGI KARARI İLE SABİT HALE GELMİŞ İNSANLARIN MAĞDURİYETLERİNİN DEVAM EDİYOR OLMASI, HUKUK DEVLETİ AÇISINDAN KABUL EDİLEBİLİR BİR DURUM DEĞİLDİR.
Anayasamızın 138/3 maddesinde; “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” denilmektedir. Hukuk devleti ilkeleri ve usulde paralellik ilkesi gereği, Anayasamızın 138. maddesi gereğince haklarında takipsizlik ve beraat kararı verilmiş olan kamu görevlileri başka bir işleme gerek kalmaksızın görevlerine iade edilmelidir.
ANAYASAMIZIN 138. MADDESİNİN BAĞLAYICILIĞI DİKKATE ALINARAK HAKLARINDA TAKİPSİZLİK VEYA BERAAT KARARI VERİLEN KAMU GÖREVLİLERİNİN DOSYALARI DAHA FAZLA MAĞDURİYET YAŞANMAMASI ADINA İVEDİKLE SONUÇLANDIRILMALIDIR. Komisyonun verdiği kararlarda hukuki olarak bağlayıcılığı bulunmayan “sosyal çevre (çevrendeki insanlar suçlu sen de suçlusun)” kriterinin uygulandığı görülmektedir. Bu kritere göre başvurular hakkında red kararı verilmektedir. Hukuka aykırı olan bu uygulamaya derhal son verilmelidir.
Haklarında beraat veya takipsizlik kararı verilen kamu görevlileri ve hatta aileleri işlemedikleri suçun cezasını çekmektedir. Maaşları haricinde hiçbir geliri bulunmayan eski kamu görevlileri maddi ve manevi açıdan büyük problemler yaşamaktadır. Her bir kamu görevlisinin dört kişilik bir aileye bakmak ile sorumlu olduğu düşünülürse mağduriyetin boyutu daha net bir şekilde gözler önüne serilmektedir.
Ayrıca komisyon, haklarında kovuşturma süreci devam eden başvurucularla haklarında takipsizlik veya beraat kararı verilen başvurucuların başvurularını birlikte incelemektedir. Haklarında kovuşturma süreci devam edenlerle ilgili olarak komisyonun daha sonra karar vermesi, bu kişiler aleyhine sonuç doğurmayacaktır. Her şekilde adli yargılamanın sonucu beklenecek ve bu karara göre nihai sonuç belirlenecektir. Haklarında takipsizlik veya beraat kararı verilen kamu görevlilerinin ise uzun süre komisyon kararını beklemeye maddi ve manevi güçleri kalmamıştır. İşlemedikleri suçun cezasını çeken bu kişilerin dosyaları hızlı bir biçimde sonuçlandırılmalıdır.
Yaklaşık olarak 30.000 civarında olan takipsizlik veya beraat kararı alan eski kamu görevlilerinin görevlerine iade edilmeleri toplum nezninde iade-i itibar niteliği de taşımaktadır. Kararın ivedikle alınması vatandaşlarımız üzerindeki maddi, manevi ve toplumsal baskının kalkması ile sonuçlanacak ve yaşanan mağduriyeti ortadan kaldıracaktır. Gerek hükümet yetkililerine, gerekse söz konusu komisyona bu mağduriyetin bir an önce sonlandırılması için gerekli çalışmaların yapılması çağrımızı bir kez daha yineliyoruz.