İYİ Parti Medya İlişkileri Başkanı ve Parti Sözcüsü Prof. Dr. Kürşad Zorlu, partisindeki yerel seçim hazırlıklarının başladığını söyledi. Buna göre; Teşkilat Başkanı Buğra Kavuncu'nun deprem bölgesinden başlayacak şekilde il teşkilatlarını Ağustos sonuna kadar ziyaret etmesi planlanıyor. Yerel Yönetimler Başkanı Burak Akburak'ın belediyelere yönelik ziyaretleri ise Susurluk ile başladı. Ağustos sonu itibariyle de Genel Başkan Meral Akşener başkanlığında bölge toplantıları gerçekleştirilecek. Zorlu “Genel Başkanımız sayın Meral Akşener’in evini Ankara’ya taşıması tüm teşkilatlarımıza güçlü bir mesajdır. İYİ Parti milletimizin verdiği mesaj doğrultusunda yeni bir heyecanla ve tüm kadrolarıyla güçlü bir birliktelik sağlayarak yaklaşan seçimlere hazırlanacak ve kendi başarısı için sahaya inecektir.” dedi.
İYİ Parti Medya İlişkileri Başkanı ve Parti Sözcüsü Prof. Dr. Kürşad Zorlu, Başkanlık Divanı sonrası genel merkez binasında düzenlediği basın toplantısında konuştu.
Litvanya'da 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde gerçekleşecek NATO Liderler Zirvesi'ne dair konuşan Zorlu, "Türkiye'nin NATO'daki konumu elbette çok önemli. Biz ilkesel olarak NATO'nun genişlemesini de olumlu bulan bir siyasi parti olarak şu çekinceyi de ortaya koymnak istiyoruz. Bu ülkemizin ciddi bir süredir yaşadığı bir problem; dış siyasetin iç siyasete malzeme yapılması. Elbette Türkiye'nin İsveç konusunda haklı çekinceleri ve kaygıları var. Bunları biz de doğru buluyoruz. Bilhassa teröre mücadele. Bu milli meselelerde Türkiye'nin kazanımlarını çok önemsiyoruz. Bunların devam ettirilmesinin önem arz ettiğini düşünüyoruz. Fakat bu siyaset tarzından dolayı yüksek perdeden, yanlış seviyede, dar bir çerçevede sürdürülen, tırnak içinde pazarlık anlayışı; maalesef beklentiyi de yükseltiyor ve Tükiye'nin gerek içeride gerekse dışarıda atabileceği daha olgun adımların da önüne geçiyor. Dolayısıyla bu mücadelenin, bu dış politikanın ilkesel yanının, mevcut siyasi iktidar tarafından derhal yerine getirilmesinin büyük bir zorunluluk olduğunu görüyoruz." dedi.
Erdoğan'a gönderme: "Biden'e teröre verdikleri desteği neden sormuyor?"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Avrupa Birliği üyeliğinin yolunu açın, biz de İsveç'in üyeliğinin önünü açın" şeklinde bir açıklaması olduğunu aktaran Zorlu, "Evet bakıldığında belki bu ilişkisel bağlam doğru ama bunların süreç içerisinde, dış işlerinin belirli sistematiği ile rasyonalite içerisinde olgunlaştırılarak, bugüne kadar taşınıp, netice alabilir hale getireceğiniz bir stratejiye dönüştürmeniz lazım. Kaldı ki, ABD Başkanı Biden ile İsveç'in terör örgütlerine verdiği desteği konuşan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Amerika'nın teröre verdiği desteği neden telefonda sormuyor? İşte bunu yapabildiğiniz sürece sizin Türkiye'de ve dünyadaki dış politika saygınlığınız hak ettiğiniz seviyeye ulaşabilir. Biz bu kritik konularda, milli meselelerde olduğu gibi yapıcı tavrımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Bu zirvedeki neticeleri de büyük dikkatle takip ediyoruz." şeklinde konuştu.
"AKP, haksızlıklara ve hukuksuzluklara devam ediyor"
Bugün Türkiye’nin en önemli sorununun; ekonomide yaşanan tahribat, hayat pahalılığı ve her geçen gün derinleşen gelir adaletsizliği olduğunu savunan Zorlu, "Maalesef mevcut siyasi iktidarın plansız, öngörülemeyen ve günü kurtarmaya yönelik politikaları ülkeyi çözümsüzlüğe mahkûm ediyor. Seçim öncesinde yeniden seçilebilmek için çalışanlara ve en önemlisi de emeklilere bol keseden vaatler veren AKP iktidarı seçim sonrasında; “Nasıl olsa millet bizi onayladı.” diyerek haksızlıklara ve hukuksuzluklara devam ediyor." ifadesini kullandı.
"Seçim sonuçlarının verdiği mesajın farkındayız"
Plan Bütçe Komisyonu'nda İYİ Partili üyelerin "Bu zamları yapamazsınız." uyarıları karşısında AK Partili üyelerin "Millet bize oy verdi bu kararları alma hakkımız var" dediğini savunan Zorlu, "Aslında bunun anlamı; milletin verdiği yetkiyi, kendi çıkarları için millete doğrultmaktan başka bir şey değil. Biz İYİ Parti olarak seçim sonuçlarının bizlere verdiği mesajın elbette farkındayız. Bu doğrultuda muhasebemizi yaparak yol haritamızı adım adım oluşturuyoruz. Ama öyle anlaşılıyor ki, milletimizin uygun gördüğü muhalefet görevinin en somut ifadesi, yine milletin iradesini siyasi iktidarın oyunlarından ve onun mutlu azınlığından korumak olacaktır." açıklamasını yaptı.
"TÜİK milletin kesesinin düşmanıdır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Çalışanlara yapacağımız zamdan emekliler de aynen yararlanacak.” dediğini de hatırlatan Zorlu, Şimdi kalkmış “Emekliyi enflasyona ezdirmeme sözümüzü tutuyoruz. Enflasyonun üzerinde zam yapıyoruz.” diyorsunuz. Aslında ortadaki oyun ve aldatmacanın şifresi de buradadır. Bu siyasi iktidar TÜİK’in içini boşaltarak hayal pahalılığı karşısında ezilen halkın değil, kendi istedikleri gerçeğin kurumu hâline getirmişlerdir. TÜİK artık milletimizin gözünde çarşının, pazarın, milletin kesesinin düşmanıdır. Bir kurumu maalesef bu hale getirdiğiniz, Kızılay gibi. Bu anlayış farklı değil. Kızılay hepimizi ortaklaştıran bir kurumdu. Vatandaşımızın Kızılay'a karşı güven algısı maalesef istemediğimi kötü bir yerde" diye konuştu.
"Milletin hakkını bir lütuf olarak sunuyorlar"
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in de tüm ümitlere rağmen bir oyun senaryosunun orta sahasına oturtulduğunu dile getiren Zorlu, "Yanlış ekonomi politikalarının cezasını da bu oyun ile halka ödetiyorlar. Peki ne yapıyorlar? Önce enflasyon rakamlarını gizliyor, sonra; 'Bunun üzerinde zam yapıyoruz.' diyerek milletin hakkını bir lütuf gibi sunuyorlar. Elbette bunu daha önce de defalarca yaptılar. Ama montaj, ama şu, bu diyerek bugünlere kadar taşınan bir zihniyetten söz ediyoruz. Siyasi iktidar ülkemizi yeniden bir umutsuzluk sarmalına sokuyor" dedi.
"TÜİK vatandaşın cebine göz dikti"
TÜİK’in enflasyon oranını açıklamasından önce 'Memur ve emeklilerimizin hak ettikleri ücretlere göz dikmeyin' diye uyarıda bulunduklarını hatırlatan Zorlu, ENAG’ın açıkladığı son verilere göre, 6 aylık enflasyon yüzde 50,53 düzeyindeyken; TÜİK bu oranı yüzde 19,77 açıklayarak tahmin ettiğimiz gibi doğrudan vatandaşımızın cebine göz dikmiş oldu.
Oysa yaşadığımız hayat pahalılığının sebebi bugünkü siyasi iktidarın ta kendisidir!" diye konuştu.
"Gerçek bir çöküş öyküsü"
Haziran sonu itibariyle Türkiye’de açlık sınırının 10.373 TL, yoksulluk sınırının ise 33.750 TL düzeyinde olduğunu paylaşan Zorlu, "Peki bu sözde yeni ekonomi modeli başlamadan hemen önce bu rakam neydi biliyor musunuz? Açlık sınırı 2.903 TL, yoksulluk sınırı 9.457 TL idi. Dünyada gıda fiyatları Haziran ayında, son 25 ayın en düşük seviyesine inerken, Türkiye'de ise 34 aydır gıda fiyatları yükseliyor. Son iki yılda dünyada gıda fiyatlarının yüzde 6, Türkiye’de ise yüzde 187 arttığını gösteriyor. Hayalleri zorlayacak başarı değil, gerçek bir çöküş öyküsü" ifadelerini kullandı.
Bir cep telefonu ile 0 kilometre bir otomobilin 2019 yılındaki ve güncel fiyatlarına dikkat çeken Zorlu, "2019'da 0 kilometre bu otomobil 82.100 TL. Şu anda 820 bin TL. Yeni bir telefon da 87.500 TL düzeyine geldi. Üç yıl önce 82 bin düzeyinde olan bir otomobille aynı düzeyde. Bunu ülkemiz hak etmiyor." diye ekledi.
"Vaatlerle icraatlar arasında uçurum var"
Vatandaşların umutlarıyla oynandığına vurgu yapan Zorlu, "Seçim öncesi açıklanan vaatlerle yapılan icraatlara baktığımızda arada uçurum görüyoruz. Bizi milletimiz adına kaygılandıran durum bu. İşin vahim bir yanı da, emeklinin mevcut ücretini de bu aldatmaca senaryoya boca ettiler. Açıklanan enflasyon verileri doğrultusunda, yapılan zam sonrası zaten 7.500 TL maaş alan emeklilerimiz yüzde 25’lik zamma rağmen yine 7.500 TL’ye mahkûm edilmiş oldu. Bu yönde çok şikayet geliyor. Zira daha önce de; 'En düşük emekli maaşını 7.500 TL yaptık.' dediklerinde bunun bir yalan olduğunu milletimizle paylaşmıştık. Çünkü burada kök ücrete yapılan bir zam yoktu. Büyük transfer Şimşek ilk iş olarak çareyi zaten geliri düşük olan emeklilerimizin gelirinde aramıştır. Kök maaşı 6.000 TL ve altında olan emeklilerimiz, maalesef 7.500 TL ile geçinmeye mahkûm edilmişlerdir.
Zorlu şöyle devam etti:
"Ayrıca bugün memurlarımıza verilen seyyanen 8 bin 77 liralık zam başka sorunlara da yol açacaktır. Yapılan bu zamla emekli memur maaşı ile çalışan memur maaşı arasındaki uçurum daha da artmış. 2013 yılında emekli olan bir memur, çalıştığı dönemde aldığı maaşın yüzde 47’sini alabilirken 2023 yılında bu oran yüzde 42’ye kadar geriledi. Dikkat edin, bu oran 2003 yılında yüzde 74’tü. Örneğin 2003 yılında çalışırken 20 bin TL maaş alan biri, emekli olduğunda 15 bin TL maaş alıyordu. Bugün ise 20 bin lira maaş alan biri, emekli olduğunda ancak 8.400 TL alabiliyor. Acilen bu durum gözden geçirilmeli ve gerekli adımlar atılmalıdır. Kamu yönetim sistemi bu yükü gerçekten taşıyamaz. Çalışanlarla emekliler arasındaki bu uçurum, insanlarımızı daha uzun çalışmak zorunda bırakacak ve denge sistemi çok daha kötüye gidecek."
"En düşük emekli maaşı asgari ücretten az olmamalı"
Emeklilerle ilgili önerilerini açıkça ortaya koyduklarının altını çizen Zorlu, "Açlık sınırının 11 bin TL’yi bulduğu bir ülkede, en düşük emekli maaşı asgari ücretten az olmamalıdır. Bu bakımdan emeklilerimiz için de çalışanlarda olduğu gibi seyyanen zam düşünülmelidir. Yaşlı ve engelli maaşları ise ayrı bir garabettir. Sosyal devlet ilkesi ile övünen bir siyasi iktidarın verdiği zam oranına bakın! Memura yapılan zam oranında bir zam yapılmış olsa da maaşların zamdan önceki hâli o kadar düşük ki, ülkemizin mevcut ekonomik şartlarında âdeta bir cep harçlığı seviyesinde kalmıştır. Bugün yeni zamla birlikte yaşlı aylığı 2.348 TL, engel oranı yüzde 40 ile 60 arasında olan engellilerimizin aylığı 1.874 TL, engel oranı yüzde 70 ve üzeri olanların ise 2.811 TL olmuştur. Türkiye Yüzyılı vizyonu ile hareket ettiklerini belirten Sayın Bakana soruyorum. Sizin Türkiye Yüzyılı vizyonunuzda yaşlı ve engellilerimize reva gördüğünüz bu mudur? Biz bunu kabul etmiyoruz." dedi.
"AKP'nin yeni stratejisi: Kaşıkla ver kepçeyle gitsin"
"Tam da uydurma veriler ışığında açıklanan bu maaşların şoku yaşanırken gece hepimizin derin uykuda olduğu saatlerde Resmî Gazete’de yayınlanan zamlarla, henüz ne asgari ücretli ne memur ne de emeklimiz maaşlarını almadan maalesef erimiştir." diyen Zorlu,
"AKP iktidarının yeni ekonomi stratejisi belli olmuştur. Kaşıkla ver, kepçeyle gitsin.
Güncel hayatta tüm vatandaşlarımızın karşısına çıkacak neredeyse her harcamaya yüzde 2 ile yüzde 256 arasında zamlar yapmak ekonomi politikanızın eseridir. Bu yaklaşımla vatandaşımız daha da fakirleşecek, mutlu azınlıkların yüzü gülmeye devam edecektir.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in ifade ettiği gibi ülkemizde adı konulmamış bir IMF programı uygulamadadır. KDV’de açıklanan yüzde 2’lik artış iğneden ipliğe her şeye zam olarak yansıyacak demektir. Hele ki, hijyen ürünlerinin KDV’sini yüzde 20’ye çıkarmak düpedüz vatandaşın cebinden çalmaktır. En çok tüketilen, ihtiyaç duyulan bu tür malzemelere getirilen zamlar kabul edilemez." şeklinde konuştu.
Zorlu şöyle devam etti:
Sayın Mehmet Şimşek’in ülke ekonomisini düzlüğe çıkarmak için bulduğu çözüm, sanırım vatandaşımızı kısa yoldan fakirleştirmek. Zira son açıklanan ek motorlu taşıtlar vergisi zammı da başka bir acı gerçeğimiz oldu. AKP hükümeti aynı olayı 2003 yılında yine yapmış, Anayasa Mahkemesi söz konusu kararı iptal etmişti. 7 Ekim 2003 tarihli iptal kararında Anayasa Mahkemesi: “Düzenleme ile mali güç nazara alınmaksızın ve olağanüstü bir durum da olmaksızın ikinci kez vergi tahakkuk ve tahsil edilmek suretiyle vergi yükünün araç sahipleri aleyhine ağırlaştırıldığı” şeklinde değerlendirme yapmıştır. 2003’te deneyip yapamadığınızı tam 20 yıl sonra tekrar deniyorsunuz. Neden? Diyor ki, ben milletten yetki aldım. Bunun özellikle altını çiziyorum. Bu anlayış sürdürülebilir değil. Millet iradesinin mesajı bu değil. Yaptığınız hataların yükünü bu millete yüklemek değildir."
Körfez ziyaretlerine tepki
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in Körfez ziyaretine yönelik konuşan Zorlu, "İşte vatandaşlarımız bu olumsuzluklarla boğuşurken Maliye Bakanı, yanına Cumhurbaşkanı Yardımcısını da almış; daha önce her türlü hainlikle suçladıkları körfez ülkelerine âdeta para aramaya çıkmışlar. Acaba yine hangi kâr eden kurumlarımızı, hangi limanlarımızı pazarlık konusu yapmaktadırlar? Çıkın millete açıklayın! Nesillerin sırtına yüklediğiniz yeni borçları milletten gizleyemezsiniz." ifadesini kullandı.
"Suriyeli sığınmacıların 2053 yılındaki sayısı 35 milyon olacak"
Sığınmacı sorununa değinen Zorlu, "Fransa’daki olaylar bu hususta daha fazla dersler çıkarmamızı gerekli kılmaktadır. Her ne kadar siyasi iktidar kendi mülteci politikasının insani değerlere dayandığını savunsa da Fransa’daki olayların gelişimine baktığımızda yaş seviyesinin gerilemekte olduğunu, daha geniş alana yayıldığını ve uyumsuzluk meselesinin o ülke için tehdit haline geldiğini görüyoruz. Buradan bahisle Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı yük gerçekten çok büyük. Türkiye’deki mevcut gidişatın kırılganlığını daha güçlü şekilde hatırlamamıza fırsat tanıyan bir gelişme bu. Siyasi iktidar sadece milletimizin beklentisini değil, sığınmacıları da statüsüzlüğe mahkûm etmekte ve iç siyasette sıkıştıkça geri gönderme konusunda kupleler sunmaktadır. En düşük rakamlarla ve iyimser bir tahminle Türkiye’de yaşamaya devam eden en az 10 milyon sığınmacı ve kaçak yabancı bulunmaktadır. Bu sayı BM’nin tanıdığı 193 ülkenin 91’inin nüfusundan fazladır. Suriyeli sığınmacıların 2053 yılında sayısının 35 milyon olacağı öngörülmektedir. Bu hesaplamaya kayıt dışı ve kaçak yabancıların sayısı dâhil edildiğinde, önümüzdeki 30 yıl içerisinde Türkiye’nin demografik yapısının ve Türk millî kimliğinin hayati bir tehdit altında olduğu anlaşılacaktır. Milletimiz bu sorunun farkındadır. Milletimiz bu sorunun çözümü için somut adımların atılmasını görmek istiyor." dedi.
Ankara
03.12.2024