Koronavirüs tedavisi biten Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, uzunca bir aradan sonra haftalık basın toplantısında konuştu. Saadet lideri Karamollaoğlu’nun gündemin öne çıkan konuları vardı. Erdoğan’ın işgalci İsrail Cumhurbaşkanı Yitzak Herzog’u Türkiye’ye davet etmesine tepki gösteren Karamollaoğu, “Ne oldu sizin "one minute" çıkışınıza? Ne değişti de bugün böyle bir davette bulunuyorsunuz? Bu Herzog denilen adamın Netanyahu denilen katilden farkı nedir? İsrail değişti de biz mi bilmiyoruz; yoksa siz mi çok değiştiniz; bu denklemde değişen bir şey var ve bunu çok iyi anlamamız lazım.” diye konuştu.
2022 DE 2021'İ DAHA ŞİMDİDEN ARATIR HALE GELMİŞTİR
“Maalesef, sizlerden uzak kaldığım bu bir aylık süreçte, görüyorum ki değişen ve iyiye doğru giden bir şey olmamış.” diyen Saadet lideri Karamollaoğlu, “İnsanımızın geçim sıkıntısı her geçen gün artmakta. Ülkemizin problemleri giderek derinleşmekte ve yaygınlaşmakta. Toplumsal kutuplaşma bilerek ve isteyerek körüklenmekte. Yönetim sorumluluğu taşıması gerekenler, vurdumduymazlığa devam etmekte. Maalesef, adaletten eğitime, ekonomiden dış politikaya hemen her alanda karşı karşıya kaldığımız problemler büyümeye devam etmektedir. Çünkü yıl yeni fakat kafalar eski yeni bir yılın heyecanı yerine yılların yorgunluğu ve tükenmişliği ile ülkemiz yönetilmektedir. Hâl böyle olunca, gelen gideni, 2022 de 2021'i daha şimdiden aratır hale gelmiştir.” ifadelerini kullandı.
GÜL, İKTİDAR İÇİ ÇEKİŞMELERDEN NASİBİNİ ALMIŞ
Gece yarısı bakan değişikliklerine de değinen Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu, şunları söyledi:
“Sabah uyandığımızda pencerelerimizi açıp temiz havayla güne başlamak yerine Resmi Gazete'yi açıp yeni kararlara bakmak artık yeni rutinimiz oldu. Bir gece yarısı kararnamesiyle Bakan ve kurum yöneticilerinin değiştirildiğine şahit oluyoruz. Siz yıkın hukuk arkanızdan gelir denilen bir düzende bir nebze de olsa hukukun içinde kalmaya çalışan, yapılan hukuksuzluklara karşı birkaç cümle de olsa itiraz eden Sayın Adalet Bakanı, iktidar içindeki çekişmelerden nasibini almış görünüyor.
BAKANLIK DEĞİL BAŞKAN SİSTEMİ DEĞİŞMELİDİR
Şimdi birtakım gazetelerde, bir takım yorumcular Cumhurbaşkanının bu kararını gerekçelendirmeye çalışacaklar da. Oysa hepimiz biliyoruz ki bakanlar değişse de Cumhurbaşkanın niyeti ve amelleri değişmedikçe düzlüğe çıkamayacağız. Bu sebepledir ki bu düzende bakanlık değil önce Başkanlık sistemi değişmelidir.”
ERDOĞAN'A BAKAN OLASIN DİYE BİR SÖZ YAYILIRSA ŞAŞIRMAMALI
Karamollaoğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Burada bir anekdota atıfta bulunmak isabetli olur gibi geliyor bana. Yavuz Sultan Selim'in vezirlerinin akıbeti parlak olmadığı için o dönemden dilimize Yavuz'a vezir olasın diye bir söz kalmıştır. Bu söz dua niyetiyle söylenmeyen esprili bir sözdür. Şimdilerde de hepimiz şahit oluyoruz Bakanların nelere muhatap olduğuna. Görev başında iken yaşadıkları ayrı, "görevden af isterken" karşılaştıkları ayrı bir dert; yani istifa etmek bile kolay değil bu sistemde. Yakında halk arasında "Erdoğan'a bakan olasın" diye bir temenni sözü yayılırsa hiçbirimiz şaşırmamalı.
EKONOMİYE MÜDAHALELER KAÇIMIZIN İÇİNİ FERAHLATIYOR
Buradan itibardan tasarruf olmaz diyenlere sesleniyorum. İtibar; şatafatla, lüksle değil, güvenle kazanılır. Örneklerle gidelim; bakalım itibar yerle bir edilmiş mi edilmemiş mi? Bir zamanlar doğru bilgi için gözünün içine bakılan TÜİK bugün ne kadar güvenilir? Kaçımız TÜİK’in açıkladığı rakamları ciddiye alıyoruz? TÜİK’in itibarı kaldı mı? İşe alımda işe yatkın olanı değil, iktidara yakın olanı seçen devlet kurumlarına kaçımızın güveni kaldı? Liyakat konusunda devlet kurumlarının itibarı kaldı mı? Hazine ve Maliye Bakanının ekonomik sorunları çözebileceğine kaçımız inanıyoruz? Güvenimiz var mı? Merkez Bankasının ekonomiye yaptığı müdahaleler kaçımızın içini ferahlatıyor? Bakalım son gelen bakan ve yetkililer ne kadar dayanabilecek, merak ediyorum. Acı ama gerçek… Söylemekte zorlanıyoruz ama söylemek zorundayız bağımsızlığımızın sembollerinden biri olan Türk liramızın yabancı paralar karşısında itibarı kaldı mı? Güven kaldı mı?
Peki, kendisine yöneltilen suçlamalar karşısında susmayı tercih eden, her gün bir başka fotoğrafla gündeme gelen İçişleri Bakanına kim güveniyor? Gazetecileri, sosyal medya fenomenlerini, sokak röportajı yapanları, hatta hakaretle uzaktan yakından alakası olmayan komik bir video hazırlayan genci gözaltına alan; İçişleri Bakanlığının itibarı ne kadar? Allah korusun yarın bir gün haksız yere mahkemelik olduğunuzu bir düşünün… Adaletin tecelli edeceğine inancınız var mı? Bugün bağımsız olarak vasıflandırılan mahkemelere kaçımız güveniyoruz? Adalet Sarayları yapmakla Adalet Bakanlığı güven yani itibar ne kadar? Üç ayda bir, beş ayda bir üyeleri değişen gecenin bir vakti bakanlarının görevden alındığı, göreve geldiği Cumhurbaşkanlığı Kabinesinin itibarı kaldı mı? Söz söylemek için yetkisini kullanmak için Cumhurbaşkanının ağzının içine bakanların, görev başındayken ve görevden affını isterken maruz kaldıkları muamele hakikaten herkesi rahatsız ediyor.
SAADET PARTİSİ KURUMLARIN İTİBARINI YENİDEN KAZANDIRACAK
İktidarın sözcülüğünü üstlenen, tarafsızlığını koruyamayan, yandaş medya özentisi konumuna düşen TRT’nin itibarı kaldı mı? Devlet kurumlarından ve devlet adamlarından kaç tanesine güvenimiz kaldı? Milletin güveni kalmadıysa, devletin de itibarı kalmadı demektir. Çünkü güvenin olmadığı yerde itibar olmaz. Şatafatla, lüksle, ambalajla itibar kazanılır zanneden bu iktidar en büyük itibar suikastini devlet kurumlarımıza yaptı. Bu aslında bizzat devletimize yapılan apaçık bir itibar suikastidir.
Biz millet olarak, devletimize ve kurumlarımıza itibarlarını yeniden kazandırmak zorundayız. Milletimiz bilsin ki Saadet Partisi bu sorumluluğu da omuzlarına almıştır. Saadet Partimiz şatafatla ve ambalajla değil, güvenle kazanılan itibarı, devletimizin tüm kurumlarına yeniden getirecektir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
RAKAMLAR BÜYÜYOR EKMEĞİMİZ KÜÇÜLÜYOR
Muhterem arkadaşlar; vatandaşlarımızın ve esnafımızın hali maalesef içler acısıdır. Ocak ayı itibariyle asgari ücret 4253 liraya çıkmış, memur maaşları da enflasyon farkıyla birlikte %30 artmıştı. Ancak, asgari ücret ve memur maaşlarıyla birlikte, giderek yükselen masraflar dikkate alındığında açlık ve yoksulluk sınırı da giderek büyüyor. Bu rakamlar büyüdükçe ekmeğimiz küçülüyor, hayatımız giderek daha da zorlaşıyor. Son açıklanan açlık ve yoksulluk rakamlarına göre; 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı asgari ücreti yakaladı ve 4.250TL oldu. Yoksulluk sınırı ise 13.000TL'yi aştı. Bir asgari ücretliyi aç kalmaktan kurtaran sadece 3 lira! Bu 3 lirayla bir simit bile alınamıyor. Biz, Saadet Partisi olarak, işte bu yoksulluk ve yoksunluk düzenini değiştirmeye talibiz.
Fabrikadaki öğlen yemeğinde verilen meyveyi akşam evine götürüp çocuklarına veren, yemek kartındaki ücreti yemek yemeyip çocuklarına harçlık olarak vermek isteyen, işe giderken vasıta kullanmayıp yol parasından tasarruf etmek isteyen, o parayla mutfak masrafını karşılamaya çalışan asgari ücretlilerin, memurların, emeklilerin, öğrencilerin ekmeğini büyütmeye talibiz.
ELEKTRİĞE ZAMLAR CİDDİ MANADA ZOR DURUMDA BIRAKIYOR
Özellikle yılbaşında elektriğe gelen zamlar, vatandaşlarımızı ciddi manada zor durumda bırakıyor. İşletmeler ve esnaflar için bu faturalar daha da ciddi boyutlara ulaşıyor. Cumhurbaşkanı, elektrik faturalarının iki-üç kat arttığı yönündeki şikayetler üzerine ilgili kurumlara elektrik tarifelerinin yeniden düzenlenmesi talimatını verdi. Bir ailenin elektrik tüketim tutarını aylık 150 kilovattan 210 kilovata çıkarıyorlar. Her zaman olduğu gibi birkaç rakamla oynayarak algı üretmeye, sanki sorumluluğunu yerine getirmiş gibi göstermeye çalışıyorlar; üstüne bir de alkış bekliyorlar. Türkiye’de iki çocuklu dört kişilik bir ailenin aylık elektrik tüketimi 230 kWH ile 250 kWh arasında değişiyor. Yani aslında elektrikteki fahiş zamlardan kaçmak aileler için hiç kolay değil. Diyelim ki bir şekilde 210 kWH sınırını aşmadınız o zaman da elektrik faturasından sadece 40-50 lira tasarruf etmiş olacaksınız. Bu tasarruftan cebinize kalan parayla bir kilo beyaz peynir bile alamıyorsunuz. Evlerde bile faturalar bu boyutlara ulaşmışken, dolaplarında et muhafaza eden kasaplar, içecek satan esnaflar, tekstil atölyeleri, imalatçılar, sanayiciler bu faturalar karşısında işletmelerini nasıl ayakta tutacaklar? Bu faturaların bedelini müşteriye yansıttıklarında, vatandaşlar sürekli zamlanan ürünler karşısında geçimlerini nasıl sağlayacaklar?
Ayrıca diyelim ki kademeli sistemle elektrik faturalarına çözüm bulduğunuzu zannediyorsanız; iğneden ipliğe her şeyin zamlandığı bu dönemde diğer ürünlere nasıl bir çözüm bulacaksınız? Mesela akaryakıt... 100 kilometreye şu kadar, 100 kilometreden sonra şu kadar mı diyeceksiniz? Ekmek mesela... Günlük 4 ekmek alırsanız şu fiyat, onun üstü şu fiyat mı diyeceksiniz? Et, kıyma... 4 kişilik bir aile aylık 1 kilo kıyma veya et alırsa 100 lira, onun üstünü 120 lira olarak mı fiyatlandıracaksınız? Bu kafayla, bu çarpık anlayışla giderseniz hayat pahalılığına üreteceğiniz çözüm olsa olsa bu olur gibi görünüyor..
GELİR DAĞILIMINDA ADALETİ YAYGINLAŞTIRACAĞIZ
İktidar hangi algıyı üretirse üretsin, hangi gereksiz gündemlerle ülkemizi meşgul etmeye çalışırsa çalışsın; biz milletin gerçek gündemine odaklanmaya kararlıyız. İnanıyoruz ve bunu başaracağız. Biz Saadet Partisi olarak gardiyan değil garson devlet anlayışıyla, devleti asli vazifesine uygun bir şekilde yöneteceğiz. Vatandaşını korkutan ve ezen devlet anlayışı yerine güven veren ve kalkındıran bir devlet anlayışını hâkim kılacağız. Devleti, yalnızca kolluk kuvvetlerinde tecessüm eden bir yapı olmaktan kurtarıp büyümenin, zenginleşmenin, özgür ve müreffeh bir yaşamın hamisi haline getireceğiz. Yolsuzluğa, israfa, yanlış yatırım politikalarına son vereceğiz. Bütün kaynaklarımızı üretime ve istihdama tahsis edeceğiz. Böylece bir taraftan Milli Geliri artıracak, öbür taraftan Milli Gelirin adil paylaşımını saylayacağız. Yani asgari ücreti birkaç kat artıracağız. Yani gelir dağılımında adaleti sağlayarak refahı yaygınlaştıracağız. Halkın kazancını halk için, halkın çıkarı için kullanacağız. Kamu ihaleleri başta olmak üzere rant düzenini ortadan kaldıracağız. Hiç kimsenin kursağında, bir başkasının ekmeği olmasına müsaade etmeyeceğiz. Hiçbir vatandaşın kalbinde, haksızlığa uğradığı duygusunun yeşermesine izin vermeyeceğiz. Yoksulluk ve yoksunluk düzenini ortadan kaldıracağız. Ne ezenin ne de ezilenin olduğu hakça, adil bir düzen inşa edeceğiz.
YOLSUZLUK DÜZENİNİ ORTADAN KALDIRACAĞIZ
En temel ihtiyaçların dahi karşılanamadığı, yalnızca hayatta kalmaya yeten bu yoksunluk düzenini değiştireceğiz. İnsanımızın yarınından endişe etmediği, çocukları için mutlu ve müreffeh bir yaşam sürebilme imkânına sahip olduğu bir ekonomi kuracağız. İnsanımızın mülksüzleşmesine sebep olarak, kendi ülkesine duyduğu aidiyet duygusunu zedeleyen ekonomi ve yönetim anlayışına son vereceğiz. Sosyalleşmenin, kendini geliştirmenin, teknolojik imkânlara sahip olmanın, eğlenmenin lüks olmadığı bir Türkiye inşa edeceğiz. Yolsuzluk düzenini ortadan kaldıracağız. Yiyorlar ama çalışıyorlar sözünü milletimize unutturacağız. Sadece milletimiz için çalışacağız.
TORPİL VE MÜLAKAT SİSTEMİNİ KALDIRACAĞIZ
Yemeyeceğiz, yedirmeyeceğiz. Devleti, ganimet gibi gören anlayışa müsaade etmeyeceğiz. Sadakati değil yalnızca ehliyet ve liyakati esas alacağız. Kamu işe alımları başta olmak üzere her alanda liyakati önceleyeceğiz. Normalleştirilen ve herkesin kabullendiği torpil düzenini ve mülakat sistemini kaldıracağız. Başarılı, çalışkan ve liyakat sahibi gençlerimizi kendi ülkesine küstüren tanıdığın varsa anlayışını ortadan kaldıracağız. Gençlerimizi yurt dışında bir hayat kurmaya mecbur bırakan bu adaletsizliğe son verecek, kırılan bütün kalpleri onaracağız. Ahlaki ve manevi değerlerimizin artık daha fazla örselenmesine müsaade etmeyeceğiz. Önce ahlak ve maneviyat düsturunu gözeterek bugün tüm vatandaşlarımıza çağrımızı bir kez daha yineliyorum. Adil devlet, adil paylaşım, insanca yaşam seninle olur ve bu mücadelede Saadet Partisi her zaman senin yanındadır.
Ankara
21.11.2024