MÜLAKAT: KAMUDA KADROLAŞMANIN KILIFI

MÜLAKAT: KAMUDA KADROLAŞMANIN KILIFI

57. Hükümet döneminde, kamuda kadrolaşmanın önüne geçmek amacıyla kamuya personel alımlarının merkezi sınavla yapılmasına karar verilmişti.

57. Hükümet döneminde, kamuda kadrolaşmanın önüne geçmek amacıyla kamuya personel alımlarının merkezi sınavla yapılmasına karar verilmişti.  Bu uygulama sayesinde kamuda çalışmak isteyen herkes, eşit şartlarda KPSS’ye girip, aynı sorulara cevap verip memur olma hakkına kavuşmuş, böylelikle kamuda torpil arama dönemi de kapanmıştı.

Yıllar içinde sistem son derece güvenilir bir yapıya kavuşmuşken FETÖ’nün, bu adil sistemi delmek amacıyla KPSS sorularını yandaşlarına dağıttığı ve binlerce mensubunu haksız yollardan kamu kurumlarına sızdırdığı ortaya çıktı.  Memurların siyasi düşüncesine, partilere yakınlığına, sendikal tercihine bağlı olarak ve hiçbir objektif kural gözetilmeden yapılan atamalar sonucunda ülkemizin kılcal damarlarına kadar sirayet eden bir grubun ülkeyi ele geçirme girişimiyle karşı karşıya kaldık. Sınavlarda çekilen kopyalar, mülakatlardaki sübjektif yaklaşımlar, terfilerdeki adaletsizlikler sonucunda palazlanan yapı, bir süre sonra devletin varlığını dahi tehdit edecek boyutlara ulaştı. Bu dönemde sendikalarımıza üye olan kamu görevlileri sırf sendikal aidiyetlerinden dolayı olmadık muamelelere maruz bırakıldılar, türlü haksızlıklarla mağdur edildiler.  Yapılanlara göz yumulması nedeniyle kamu kurumları kendisine cemaat diyen terör örgütünün adeta arpalığı haline geldi.

15 Temmuz hain darbe girişimi bir kez daha kamu atamalarında adaletin sağlanamaması durumunda ülkemizin nasıl bir uçuruma sürükleneceğini göstermiş oldu. Bu alçak darbe girişimi; milletimizin, kamu görevlilerimizin, asker ve polisimizin büyük çoğunluğunun sağduyusu, üstün gayret, cesaret ve kahramanlığı neticesinde hezimetle sonuçlandı. Siyasi görüşüne bakılmaksızın herkes, bu dönemden sonra kamuda liyakatin sağlanması, adam kayırmanın önlenmesi ve objektif kriterlerin hayata geçirilmesi konusunda hemfikir oldu. 

Ne yazık ki atlattığımız bütün badirelere, mağdurlardan gelen bütün feryatlara rağmen mülakat sistemi üzerinde ısrarla duruluyor. Ülkemiz, böylesine ağır bir travmayı liyakatin yerle yeksan edilmesi ve belli görüşteki kimselerin palazlandırılması nedeniyle yaşadı. 17/25 Aralık sürecinden beri de bu yapının uzantılarından kurtulmaya çalışıyoruz.

Ne var ki, bütün gayretlerimize rağmen bir kesim, adil yollardan elde edemeyecekleri mevki ve kadroları, kanunları arkadan dolaşarak, yandaşlıkla ve hakkaniyeti yok ederek elde etme ısrarını sürdürüyor. Bir zamanlar FETÖ’nün kadrolaşma aracı, şimdi başka grupların ellerine geçmiş durumda. Kamu kurum ve kuruluşları, bazı sendikaların mevki ve kadro dağıttığı arpalık haline getirilmek isteniyor.

Öyle ki, daha önce de dile getirdiğimiz Gençlik ve Spor Bakanlığında yapılan mülakata 1341 kişi katılmış olup,  sendikamıza üye bir çalışanımız yazılı sınavdan 95 aldığı halde sözlü sınavda 60 alıyor. Buna karşın yazılı sınavdan 60 alan bir başka sendikanın üyesi mülakattan 95 alarak üyemizin yerine terfi ettiriliyor.

Aynı şekilde Emniyette çalışan sivil memurlar için yapılan mülakatta ise yandaş sendikanın bir Şube Başkanı yazılı sınavda 60 puan almış, mülakatta ise 100 tam puan verilerek sınava katılan diğer çalışanların hakkının yenmesine sebep olmuştur.  

Yine aynı şekilde Emniyetin mülakatında yazılı sınavdan 62 alan 3 kişiye 100 tam puan, 68 alan 1 kişiye 100 tam puan ve 65 alan 1 kişiye 95 puan verilmiştir.

Bunun neresi adalettir? Neresi hakkaniyettir? Neresi liyakattir?

Türk Büro-Sen olarak tarihi bir uyarı yapıyoruz: Ülkemiz toplumsal olarak derin bir ayrışmanın içine çekilirken bu kopuş kamuda mülakat eliyle gerçekleştirilmek isteniyor. Toplumları bir arada tutan unsur hak, adalet ve paylaşımdır. Hakkı tesis etmek, adaleti sağlamak ve her alanda adil bir paylaşım gerçekleştirmek idarecilerin en önemli görevidir. Sistemdeki en küçük bir aksaklık adaletsizliklere, haksızlıklara ve paylaşım sorunlarına yol açacaktır.  

Mülakatın adilane bir yöntem olmadığı yargı kararlarıyla açıktır. Bir mülakat komisyonunun kararının, bir başka komisyonda aynı olması garantisi yoktur. Ancak yazılı sınavın sonuçları her yerde aynı olur. Memurlarımız, kimseye minnet etmeksizin, herhangi bir sendikaya üye olmaya zorlanmaksızın, eşit şartlarda yazılı sınava girerek, görevinde yükselmek istemektedir. Bu eşitliği bozmak kimlerin işine gelmektedir?

Siyaset koridorlarında, bazı sendikaların kapılarında referans bulmaya yönlendirilen ve hasbel kader, sınavda başarılı olan kamu görevlilerimizin, kamu hizmetlerini hangi ruh hali içinde yerine getireceklerini tahmin etmek pek de zor olmasa gerektir.  Önümüzde doğru uygulamalar varken, birilerinin sistemi kokuşturmaya, her türlü suistimale açık bir şekle getirmeye çalışması; çalışanlarımızın bizden olanlar ve olmayanlar şeklinde ayrıştırmaya tabi tutulması son derece tehlikeli bir yaklaşımdır.

Bununla birlikte yazılı sınavdan sonra yapılacak mülakatlara, açılan kadronun 3-5 katı sayıda kamu görevlisi çağırılmaktadır. Burada iki önemli sorun bulunmaktadır: Birincisi büyük umutlarla mülakata giren ancak başarısız olan çok sayıda personel ortaya çıkmakta, bu da kamu görevlilerinin motivasyonunu ve verimini düşürmektedir. İkincisi ise bu kadar çok kişiyi mülakat sınavına almak yoluyla yazılı sınav notu çok düşük olan kamu çalışanlarından kendilerine yakın buldukları kişiler için bir alan yaratma, yazılı notu düşük olan yandaşları mülakat aracılığıyla atama niyeti görülmektedir. Bu durum son derece sakıncalıdır ve mutlak surette düzeltilmelidir.

Kamuda liyakati esas alan bir yapılanma oluşturmak, adalet ve hakkaniyet içerisinde kariyer ilkesini işletmek zorundayız. Bugün, kamu hizmetlerini tarafsız ve adil bir şekilde yürütecek, liyakatli ve ehliyetli kamu çalışanı ve yöneticilere her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Özellikle kamuda liyakat sisteminin yeniden tesis edilmesi, sözde olduğu gibi özde de kimsenin ötekileştirilmemesi, torpil mekanizmasının ortadan kaldırılarak hakkın ön plana çıkarılması esastır. Bunu sağlamanın yolu da kamudan mülakatı söküp atmak, yerine adaleti, hakkaniyeti ve objektifliği getirmektir.  Adaletin çalışma yaşamındaki birinci önceliği ise işin ehline verilmesidir. Ehil olmayanların bazı kadrolara yerleşmeleri sonucu toplumda güven kaybı doğuyor, adalet zedeleniyor. Kamu yöneticileri bu hassasiyetle hareket etmek ve bu mülakat belasından tüm çalışanlarımızı kurtarmak zorundadır.