ANKARA
Müftülere nikâh kıyma yetkisi verilmesi konusunun paravan olduğunu söyleyen Altıok “Öncelikle şunu belirtmek gerekir, 14 yıllık AKP döneminde din, demokrasi ve özgürlük söylemleri kullanılarak getirilen her yasal düzenlemenin altından başka bir garabet çıktı. Bu deneyimlerimizle sabittir. Hiçbir toplumsal talep ve kamusal ihtiyaç yokken bu konuyu tartışıyor olmamız bile bu yasal düzenlemeyi şaibeli kılıyor. Çünkü resmi nikahla evlenen herkes, inancına göre dini nikah da yaptırabiliyor. Bunu önünde hiçbir yasal engel yok, olsa ilk biz karşı çıkarız zaten. Bu inanç özgürlüğüne aykırı bir tutum olur. Fakat bu düzenlemenin amacı farklı” dedi.
Altıok´un açıklamasının satır başları şu şekilde;
MEDENİ HUKUKLA DÜZENLENEN BİR KONUNUN DİYANETLE ALAKASI NEDİR
Diyanet mevcut görev tanımıyla, medeni nikah kıyamaz. Diyanet İşleri Başkanlığı kuruluş ve görevleri hakkında kanun, ‘İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmektir´ diye başlar ve devam eder. Yani DİB´in ilgilendiği konular direk İslam dini ve hatta sadece onun Sünni yorumu ile ilgilidir. Doğal olarak müftüler veya imamları bağlayan şey Kuran, hadis ve fıkıh yorumlarından oluşan İslam şeriatı, yani İslam hukukudur. Kritik olan kısmı tam da burası zaten!. Çünkü mevcut yasalarımıza göre evlenme, ‘aile kurmak amacı ile yapılan medenî hukuk sözleşmesi” diye tarif edilir. Dayanağını ise medeni kanundan alır. Hepimizin şahit olmuşuzdur nikâh memurları, ‘medeni yasanın bana vermiş olduğu yetki ile sizleri eş olarak ilan ediyorum´ diye bitirirler nikah konuşmalarını. Evlendirme yönetmeliğinde kiminle evlenileceği, kaç yaşında evlenileceği, kaç kişiyle evlenileceği gibi her detay madde madde yazar. Peki, bu durumda medeni hukukla ilgili olan bir konunun diyanetle, müftüyle alakası nedir? Bu, insanların bireysel tercih ve özgürlükler konusunun çok ötesindedir.
YARIN BİRİLERİ BOŞANMAK İÇİN KADI ARAMAYA KALKACAKTIR
Bugün “Ne olacak yani, ha dini nikah ha belediye nikahı?” denilirse yarın da birileri boşanmak için hakim değil ‘kadı´ aramaya kalkacaktır. Ya da birileri ‘ben ticaret yaptığım kişilerle şerri hukuk çerçevesinde sözleşme yapacağım. Bu benim bireysel tercihim´ dediğinde Türkiye´de hangi hukuk geçerli olacaktır?
OSMANLI´NIN ÇOKLU HUKUK SİSTEMİNE GEÇİŞ PROVASI YAPIYORLAR
Bekir Bozdağ, evlendirme yetkisi verecekler arasına sadece ‘il ve ilçe müftülüklerini ekleyeceğiz´ diyerek konuyu hafifletmeye çalışıyor. O zaman şu soruya cevap vermeliler; camide nikah kıyan diyanet görevlisi medeni hukukun verdiği yetkiye göre mi, yoksa şerri hukuka göre mi nikahı kıyacak? Yanıtları ilkiyse bunun müftülüğün bakış açısı ve görev tanımı içinde yeri yok. İkincisi ise, Türkiye´de laikliği kaldırıp, Osmanlı´nın çoklu hukuk sistemine geçiş provası yapıyorlar demektir. Masumane gibi görünen bu düzenlemenin arkasında ben iyi niyet görmüyorum. Sayın Bozdağ, "Bu değişiklik, laiklik ilkesine aykırı değildir; aksine tam da laiklik ilkesinin gereğidir" diyor. Biz de aksine laiklik, tam da bu değildir diyoruz. Dini hükümler, devlet düzenini ve toplumsal ilişkileri belirlemeye başlamışsa orda laiklik yoktur. İki ayrı hukuk sistemi varsa orada laiklik ve demokrasi yoktur. Bu düzenleme laik, demokratik hukuk sisteminin altına yerleştirilen dinamittir. Aydınlanmacı Cumhuriyetin sonudur.
YASA TOPLUMSAL BÖLÜNMEYE VE KAOSA NEDEN OLACAKTIR
Bırakın İslam´ı, mezhepler içinde bile birçok farklı yorum varken, evlilik akdi hangi inanca göre yapılacaktır? Örneğin, ‘ehli kitap olmayan´ biri, Müslüman biriyle evlenmek istediğinde, İslam´a göre günah ve geçersiz olan bu işlem nasıl yapılacaktır? Müftülük evlendirmek istemez ise yaptırımı olacak mıdır? Cenazelerinde bile ayrımcılığa uğrayan Alevi yurttaşlar, bu düzenlemenin neresindedir? Kadınlara medeni hukukla verilen nafaka, çocuğun velayeti gibi haklar nasıl düzenlenecektir? Hangi hukuk sistemi geçerli olacaktır? Ya da farklı din veya mezhebe inanan vatandaşlarımız kendi dini liderlerinin kıyacağı resmi nikâhla evlenmek istemeleri hâlinde buna nasıl bir cevap verilecektir?
Haber: Ebru ARZU