Terörle mücadele konusunda uygulanan yanlış politikalar sonucu Türkiye´miz terör belası ile bir kez daha, belki de son 30 yıl içinde en şiddetli olarak, karşı karşıya bırakılmıştır. “Çözüm Süreci” adı altında toplanan bu yanlış politikalar, terör örgütü PKK´ya hem hazırlık yapacak zaman, hem de hadsiz bir biçimde emellerine ulaşabileceklerine inanacak cesaret vermiştir.
Sayın Sedat Laçiner´in Hangi PKK? Adlı kitabındaki “Kürtler arasında yüzde 90´dan fazla bir oran, PKK´nın ayrı bir devlet hedefini desteklemiyor ama eğer devlet 15 gün, bakın çok değil 15 gün operasyonları bıraksın, Güneydoğu´nun her tarafında PKK kontrolü ele geçirebilir" tespiti, Çözüm Süreci adı altında uygulanan yanlış politikaların ülkemize verdiği zararları çok net bir şekilde ifade etmektedir.
Bugün, hain PKK´nın yaptığı pervasız saldırıların sebebi “Çözüm Süreci”ni bölgeden çekilme ve hukuk devletini askıya alıp teröristlerin isteklerini yerine getirme sanan anlayış ve hainlerin bu anlayıştan aldıkları cesarettir.
Terör ve şiddet olayları çok sayıda vatan evladımızı kaybetmemize sebep olduğu gibi sosyal barışı da tehdit etmekte ve ülkemizin gücüne zarar vermektedir. Demokrasi, insan hakları, eşitlik, özgürlük ve adalet gibi değerlerin toplumsal barış, ulusal, bölgesel ve küresel ilişkiler açısından önem taşıdığının sık sık vurgulandığı günümüzde, bu değerlerle çelişen şiddet ve terör eylemlerinde göze çarpan bir artış vardır. Terörün ekonomik maliyetinin yüksekliğini biliyoruz. İstikrar ve barış ortamında bu zararlar zaman içinde telafi edilebilir. Ancak kaybettiğimiz evlatlarımızın ve toplumsal maliyetlerin telafi edilmesi mümkün olmayacaktır.
Türk toplumunun PKK terörüne karşı verdiği tepkileri her gün televizyonlardan izliyor gazetelerden okuyoruz. Yürek dayanmayan acıların yaşanması sonucu toplumun harekete geçmesi gayet normal karşılanmalıdır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir husus varsa o da terörün amaçlarından biri olan sosyal barışın bozulmasına hizmet edilmemesidir.Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli Müteahhitlik Sektörüne hizmet eden Birleşik İnşaat Müteahhitleri Federasyonu (BİM-FED) üyesimeslektaşlarımızda tepkilerini Kürt kökenli çalışanlarının işlerine son vererek göstermeye başlamışlardır. Türkiye sevdalısı olan; Türkiye ekonomisi, Türkiye´nin imarı ve Türkiye´nin geleceği için öz sermayelerini ortaya koyarak çalışan BİM-FED üyesi müteahhitlerimizin, Türkiye´nin birliğine, bütünlüğüne ve geleceğine haince yapılan saldırılara göstermiş oldukları bu tepkiyi anlayışla karşılamakla beraber, tüm meslektaşlarımızı sağduyulu olmaya çağırıyoruz.Türkiye´nin istihdamında tarımdan sonra en önemli sektör olan inşaat sektörünün yapısı gereği inşaat işlerinde usta ve düz işçi olarak çalışanların çoğunluğunu Kürt kökenli vatandaşlarımız oluşturmaktadır. Yaklaşık 2 milyon kişinin istihdam edildiği sektörümüzde, müteahhit meslektaşlarımızın PKK terörü karşısında koymuş oldukları bu tepkinin çok iyi değerlendirilmesi gerekir. İşten çıkarmalar sonucu doğacak sosyal problemlerden de müteahhit meslektaşlarımız değil, birliğimize, bütünlüğümüze, canımıza, geleceğimize kastetmeye çalışan terör örgütü ve destekçileri sorumlu olacaklardır.
Tüm terör faaliyetlerinde olduğu gibi PKK teröründe de, uzlaşma ve hoşgörü kültürünün sosyal zeminini zayıflatmak ortak yaşam alanlarını ve ortak gelecek kurgularını imkânsız hale getirmek amaçlanmaktadır.
Hepimizin bildiği gibi terör ve şiddet sarmalı yeni hedef ve düşmanlar yaratmakta, bireysel ve toplumsal travmalara yol açmaktadır. İçinde bulunduğumuz terör ortamından ülkemizin ve milletimizin en az yara ile kurtulması için başta hükümet ve Kürt kökenli vatandaşlar olmak üzere hepimize büyük görevler düşmektedir. Terör örgütünün uzantısı olan HDP hariç tüm partilerin siyasi hesapları bir kenara bırakarak Türkiye hesabı yapmalarının zamanı gelmiştir.
Tarih boyunca birçok badireler atlatan yüce Türk milleti çaresiz değildir. Tüm hainler, tüm bölücüler, tüm terör sevdalıları bilmelilerdir ki; bizim vazgeçecek ne ülkemiz, bölünecek ne milletimiz, paylaşılacak ne de toprağımız vardır.
Ankara
03.12.2024