Her yıl binlerce kilometre yol kat ederek Güneydoğu´dan Ankara´ya göç eden mevsimlik tarım işçileri güç koşullar altında çalışıyor. İşçiler, 36 TL günlük yevmiye için günde 8 saat çapa yapıyor. Ankara Hürriyet, memleketlerine dönmeye hazırlanan işçilerin sorunlarını Beylikköprü Köyü yakınlarında çalıştıkları soğan tarlasında dinledi.
İŞÇİNİN SESİNİ DUYAN YOK
11 senedir Polatlı´da işçilere çavuşluk yapan Ramazan Turgut, en büyük sıkıntının sosyal güvence olduğunu söyledi. Sezonun mayısta başladığını belirten Turgut şöyle konuştu:
“Kimse tarım işçisinin sıkıntılarını dile getirmiyor, sesini de duyan yok. Yazın üç ay gelip tarlada çalışanların yanı sıra kışın da depolarda gelip soğan ayıklayanlar var. Düzenli çalışma koşulları yok. Bu durum mal sahiplerinin de işine geliyor. Onlara kalsa 36 TL´lik yevmiye 10 lira olsun istiyorlar. İhtiyacı olan 70 yaşındaki amca bile buraya gelip çapa yapmaya çalışıyor. İşveren, ‘Sen yapamazsın´ diyerek çalıştırmak istemiyor. Ama herkes ailece çalışmak zorunda.”
55´TEN 36 TL´YE DÜŞTÜ
Ailesiyle birlikte 4 metrekarelik bir çadırda kalan Halil Gerez ise Suriyelilerden şikayetçi. Yevmiyelerin düştüğünü ifade eden Gerez, “Şanlıurfa Suruç´tan 9 aile olarak 35 kişi geldik. En küçüğümüz 2 aylık, en büyüğümüz 70 yaşında. Yaşlılarımız hasta olduğu için çalışamıyor. Bize işi çavuş bağlıyor. O işi 40 liraya alıyor 4 lira pay alarak, bize 36 TL veriyor. 36 TL bizim her şeyimiz. Günde sekiz saat çalışıyoruz. Üç sene önce burada 55 liraya çalışıyordum, şimdi 36 liraya çalışıyorum. Suriyelilerin gelmesi ve işçi sayısının artması yevmiyenin düşmesine neden oldu. Bu sene yağmurdan dolayı da fazla çalışamadık” dedi.
SOĞAN TAŞIRKEN AKIMA KAPILDI
18 yaşındaki Müslüm Kaygın ise farklı bir hikâyeye sahip. Soğan yüklü kamyonun üzerinde giderken elektrik akımına kapılan Kaygın, bir kolunu kullanamıyor. Tek kolla çalışmak zorunda olan Kaygın, yaşadığı kazayı şöyle anlattı:
“2012 yılında tarladan kamyona soğan yüklüyorduk. Biz çok yüksek olmasın diye iki sırayı yüklemedik. Ancak mal sahibi ısrarla yükleme yaptı. Kamyoncu da araç fazla mazot yakmasın diye kestirme yoldan gitti. Üzerimiz kirli diye de bizi kamyona almadı. Yükün üzerinde giderken alçak olan elektrik tellerine kapıldık, yanımdaki arkadaşım öldü, ben bir kolumu kaybettim. Olayın ardından 8 ay GATA´da yattım, okulumu bıraktım. 4 senedir mahkeme devam ediyor. Şimdi tek elimle çapa yapmaya çalışıyorum.”
KUTU KOLA SANIP TARIM İLACI İÇTİ
Eşiyle beraber tarlada çalışan Songül Kılıç, yedi çocuğuyla geçinmeye çalışan bir anne. ‘Bir evim olsun bu bana yeter´ diyen Kılıç, tarlada kadın olmanın zorlukları ile ilgili, “En küçük çocuğum iki aylık. Köyümüzde de burada da evimiz yok. Aldığımız para hiçbir şeye yetmiyor. Bir haftadır çocuklarıma pancar yaprağını kaynatıp yediriyorum. Tarlada çalışan tüm kadınların sağlık sorunları var. Şartlarımız çok kötü. Hayatında kola görmeyen çocuğum ben tarlada çalışırken tarım ilacı içerek zehirlendi. 16 gün yoğun bakımda kaldı. 9 kişi yıkık bir odada kalıyoruz. Yattığımız yer, mutfağımız, banyomuz, her şeyimiz o oda” dedi.
TARLADA HAYAT YOK OKUMAK İSTİYORUM
Ortaokul 8. sınıf öğrencisi Bade Benek, TEOG´a girdikten sonra 11 kişilik ailesiyle birlikte Hatay´dan Ankara´ya gelmiş. Küçük yaşta babasını kaybeden genç kız şunları söyledi:
“Tatillerde Adana´ya gidip portakal toplarken hafta içi okula devam ettim. Babamı kaybettiğimiz için hepimiz çalışmak zorundayız. Abim Suriyeli bir kız kaçırdı, gitti. Başımızda annem var. Annem bize hem babalık hem annelik yapıyor. Maddi imkânımız olmadığı için buraya geldik. TEOG´da 300 puan aldım. Dönünce liseye devam etmek istiyorum. Tarlada hayat yok, okumak istiyorum.” (Hürriyet)