Bu çerçevede Konfederasyonumuzun görüşlerini içeren Türkiye Kamu-Sen Yüksek İstişare Toplantısı sonuç bildirgesini kamuoyunun ve kamu görevlilerinin bilgilerine sunuyoruz.
1. Ülkemiz 15 Temmuz 2016 günü büyük bir badireyi, Türk milletinin gösterdiği kahramanlık, cesaret ve kararlılıkla atlatmıştır. Bu kalkışma, milletimize karşı oynanan küresel oyunun, kahpece suikasta dönüştüğü kara bir gün olarak tarihe geçmiştir. Türk milletinin varlığına ve birliğine kasteden, 250 vatan evladının şehadetine, 2196 evladımızın da yaralanmasına yol açan bu alçak darbe girişimine cüret eden hain FETÖ´yü, askerimize, polisimize, vatandaşımıza kurşun sıkan, onları katleden terör örgütlerini ve bunlara destek olan iç ve dış tüm güçleri lanetliyoruz. Türkiye Kamu-Sen Yüksek İstişare Kurulu olarak hiçbir gücün milletin kararının üstünde olmadığını, seçimle gelen iktidarların yine seçimle gitmesinin demokrasi anlayışımızın temelini oluşturduğunu bir kez daha vurguluyor; her türlü darbenin, demokrasi dışı her türlü girişimin sonuna kadar karşısında, Türk milletinin ve devletinin yanında yer almaya devam edeceğimizi bir kez daha hatırlatıyoruz. Bu vesile ile başta bu toprakları bizlere vatan yapan şehitlerimiz, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, hain darbe girişimi esnasında şehit düşen kahraman vatan evlatlarına Allah´tan rahmet, gazilerimize hayırlı ömürler diliyoruz.
2. 15 Temmuz alçak darbe girişiminin ardından kamuda yoğun bir şekilde görevden uzaklaştırma ve ihraçların yaşandığı görülmektedir. Elbette darbe girişimi ile ilişiği olan herkes kamudan uzaklaştırılmalı, en ağır cezalara çarptırılmalıdır. Bu noktada gerçekleştirilen uygulamaların demokratik hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde yürütülmesi ve mesnetsiz iddialara, asılsız bilgi ve belgelere dayalı olarak görevden uzaklaştırma işlemi gerçekleştirilmemesi çalışma barışının korunması, milli birlik ve beraberliğimizin sürdürülmesi adına son derece önemlidir. Devletimize ve milletimize karşı içeriden ve dışarıdan yapılan saldırıların böylesine arttığı bir dönemde milli birlik ve beraberliğimizin, toplumsal huzur ortamının ve kardeşliğimizin toplumun her kademe ve kesiminde korunması son derece önemlidir. Bizleri düşmanların türlü saldırıları karşısında bir arada tutacak en büyük etken adalet ve hukuk devleti ilkesine bağlılığımız olacaktır.
3. Kamu görevlilerinin atanmalarında, görevde yükselmelerinde, tayin ve terfilerinde tarafsızlık ve liyakat ilkelerinden vazgeçilmemesi; hak eden memurun hak ettiği göreve gelmesi; kamu kurum ve kuruluşlarında, çalışma barışının, birlik, dayanışma ve verimlilik artışının sağlanması için en temel gerekliliktir. 15 Temmuz hain darbe girişimi başta olmak üzere yaşanan bunca acı tecrübeye karşılık olarak kamuda liyakatin sağlanması adına herhangi bir adım atılmadığı gibi, bundan önce yapılan yanlışların artarak devam ettiği, birçok kurumda memur alımlarında KPSS şartının esnetildiği ve mülakatla memur alımı gerçekleştirildiği görülmektedir. Kamu görevlilerinin yandaş, yandaş olmayan, bizden, bizden olmayan gibi ifadelerle ayrıştırılmasının, kadrolaşmanın, adam kayırmanın, kıyımın, haksızlığın, hukuksuzluğun son bulmasının; kamuda bir takım siyasi çevrelere yakın olmanın, çalışanın eğitim düzeyi, performansı ve kişiliğinin önüne geçmesinin önlenmesinin; kamu kurum ve kuruluşlarının idarelerinin tarafsızlığının sağlanmasının; adil bir sınav ve atama sistemi ile çağdaş bir yönetim anlayışının oluşturulmasından geçtiği bilinmeli, özellikle yönetici atamalarında yazılı sınava dayalı adil, şeffaf ve tarafsız bir sistem oluşturulmalı, kamuya personel alımlarında mutlak surette yazılı sınava itibar edilmeli, sübjektif değerlendirmelere açık sözlü sınav uygulamasından bir an önce vazgeçilmelidir.
4. BM Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Sözleşmenin 8. maddesi, ILO´nun 87 Sayılı Sözleşmesinin kamu çalışanlarına uygulanmasını düzenleyen 151 Sayılı Sözleşmesi, ILO´nun 98 Sayılı Sözleşmesi, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi´nin 23. maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi´nin 11. maddesi ve ülkemiz tarafından onaylanmış bulunan bu sözleşmelerin; Anayasamızın 90. maddesi, hükmüne göre değerlendirilmesi sonucu, kamu çalışanlarına grev hakkını kullanmayı sağlayacak düzenlemeleri bir an önce hayata geçirmek siyasi irade için zorunluluk haline gelmiştir.
5. 3 milyon dolayında kamu görevlisi, 2 milyon emekli ve aileleri ile birlikte toplam yaklaşık 20 milyon vatandaşımızın önümüzdeki iki yıllık süreçte geleceğinin belirleneceği 4. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleri, 1 Ağustos 2017 tarihinde başlayacaktır. Türkiye Kamu-Sen, 400 bin dolayındaki üyesinden aldığı güçle, sorumluluğunun bilinci içinde, kamu görevlilerinin geçmiş dönem kayıpları, enflasyondan kaynaklı zararlar, 2017 yılında kamu işçileriyle imzalanan toplu sözleşme hükümleri, ekonomik büyüme rakamları ve aylık zorunlu harcama tutarlarındaki değişimi de dikkate alarak belirlediği gerçekçi taleplerle, 4688 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanarak toplu sözleşme görüşmelerindeki yerini alacak ve kamu görevlilerinin ve emeklilerin haklarını sonuna kadar, kararlılıkla savunacaktır.
6. Türkiye Kamu-Sen Yüksek İstişare Kurulu olarak bu yıl gerçekleştirilecek toplu sözleşme görüşmelerinde önceki yıllarda gördüğümüz; kapalı kapılar ardında gizli pazarlıklarla sürecin yürütülmesi, kazanılmış hakların geriye götürülmesi, bağıtlanmış toplu sözleşme hükümlerinin kamu görevlileri aleyhine olacak şekilde değiştirilmesi, toplu pazarlıkların zamanından önce bitirilerek kamu görevlileri ve emeklilerin sorunlarının tartışılmasının engellenmesi gibi olumsuzlukların yaşanmamasını umut ediyor, yetkili sendika ve konfederasyonlar ile Kamu İşveren Heyeti´ni toplu sözleşme görüşmelerinin ciddiyetine ve önemine yakışır şekilde davranmaya davet ediyoruz.
7. Bu çerçevede, 23 Ağustos 2015 tarihinde imzalanan kamu görevlilerinin 2016-2017 yıllarına ilişkin haklarının düzenlendiği toplu sözleşme hükümlerinden hâlâ uygulanmamış 20 madde ile uygulamasında sorunlar bulunan maddelerin tartışılmadan Kamu İşveren Heyeti tarafından kabul edilip, uygulamada yaşanan aksaklıkların giderilerek hayata geçirilmesi öncelikli talebimizdir.
8. Kamuda iş barışını bozan, iş güvencesini zayıflatan, her türlü baskı ve istismara açık bir yapı arz eden 4/B´li, 4/C´li, geçici, vekil, idari hizmet sözleşmeli gibi adlar altında güvencesiz istihdam modelinin kaldırılarak isteyen personelin memur kadrolarına geçirilmesi sağlanmalı, taşeronlaşmaya son verilmeli, kamu kuruluşlarında memur işi yapan işçiler de aynı çerçevede kadroya geçirilerek kamu istihdam yapısı güvenceli bir şekilde düzenlenmelidir.
9. 2002-2016 yılları arasındaki ekonomik büyüme ve enflasyon rakamları dikkate alındığında kamu görevlilerin ve emeklilerin maaşlarının olması gerekenin %40,1 dolayında gerisinde kaldığı, kamu görevlilerinin ve emeklilerin gelirlerinin ülkedeki ekonomik genişlemeye paralel olarak artmadığı, gelir dağılımının memurlar aleyhine bozulduğu görülmektedir.
Bununla birlikte 2017 yılı ocak ayında kamu görevlileri ve emeklilerinin maaşlarına %3 artış yapılmış, buna karşın yılın ilk altı aylık diliminde enflasyon %5,89´a ulaşmıştır. Bunun üzerine temmuz ayında maaşlara, yılın ilk 6 ayında ortaya çıkan %2,89 oranındaki enflasyon farkı eklenmiştir. Yılın ikinci aylık dilimi için verilen %4´lük maaş zammı da eklendiğinde 2017 yılının bütününde kamu görevlilerinin maaşlarının Böylece 2017 yılının tamamın için kamu görevlilerinin maaşlarına yapılan artış kümülatif olarak %10,1 olmuştur. Buna karşın, kamu işçileriyle gerçekleştirilen toplu sözleşme görüşmelerinde kamu işçilerinin maaşlarına 2017 yılı için %7,5+5´lik bir artış yapılması, brüt ücreti 3 bin TL´nin altında kalan işçilere ayrıca 90 TL zam verilmesi ve işçilere verilen ek ödemenin de 250 TL artırılması konularında anlaşmaya varılmıştır. Hal böyle olunca brüt ücreti 3 bin TL´nin üzerinde olan bir işçinin maaşına 2017 yılında kümülatif %12,9 oranında ayrıca ek ödemesine de 250 TL artış yapılırken, kamu görevlilerinin maaşlarına yapılan artış %10,1´de kalmıştır. Dolayısıyla yalnızca 2017 yılı için kamu işçileriyle kamu görevlilerinin maaşları arasında %2,8´lik bir fark ortaya çıkmıştır.
2015 yılında gerçekleştirilen toplu sözleşme görüşmelerinde 2015 yılına ilişkin olarak daha önce kabul edilmiş olan enflasyon farkı hesaplaması Kanuna aykırı bir şekilde değiştirildiği için memurların ve emeklilerin enflasyon farkından kaynaklı olarak %1,8´lik bir kaybı olmuştur.
Aralık 2016´da 4 bin 827,87 TL olan dört kişilik bir ailenin aylık zorunlu tüketim harcamaları Haziran 2017´de 5 bin 250,03 TL´ye yükselmiştir. Aynı dönemde en düşük dereceli memur maaşına yapılan 205,89 TL, ortalama memur maaşına yapılan 273,63 TL´lik zamma karşılık dört kişilik ailenin aylık zorunlu harcamaları 422,16 TL yükselmiştir. Bu gerçekler göz önünde bulundurulduğunda en düşük dereceli memur ailesinin bütçesindeki açık aylık 216,27 TL, ortalama memur ailesinin bütçesindeki açık ise 148,53 TL büyümüştür.
Bütün bu gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda kamu görevlileri ve emeklilerin yaşadığı hak kayıplarının karşılanması, kendisi ve ailesinin insanca yaşamasına yetecek düzeyde bir gelire kavuşması amacıyla maaşlara hem oransal hem seyyanen artış yapılmalı, her yıl yapılacak artışlara ilave %3 oranında ekonomik büyüme ve refah payı verilmelidir.
10. Çalışanlarımız üzerindeki vergi yükü sürekli artmaktadır. Gelir vergisi oranlarını belirleyen kazanç dilimlerinin yıllar içinde neredeyse hiç artmaması nedeniyle çalışanlar, daha yılın ilk aylarında bir üst kazanç dilimine geçmekte ve ödedikleri gelir vergisi oranı %15´ten %20´ye çıkmaktadır. İlk dilim gelir vergisi üst sınırının düşük tutulması, bütün ücretlilerin yılın ilk aylarında bir üst vergi dilimine geçmesine ve 5 puan daha fazla vergi ödemesine neden olmaktadır. Bu durum gelir dağılımında adaletin de sağlanamamasına neden olmakta; toplam gelir vergisi tahsilâtının %53´ü GSMH´nin %6´sını alan çalışanlardan sağlanırken GSMH´nin %95´ini alan zengin kesimden yapılan vergi tahsilâtı, toplam tahsilâtın yalnızca %47´sinde kalmaktadır. Bu nedenle vergi dilimleri nedeniyle kamu görevlileri üzerinde oluşan vergi yükünün hafifletilmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır.
11. Görev tanımı yapılmamış olan kamu görevlilerinin görev tanımları bir an önce yapılmalı, çalışanlarımızın görevleri dışında işlerde çalıştırılmalarının önüne geçilmeli, atamaları bir kurala bağlanmalıdır. Bayramlarda ve hafta sonlarında tatil yapamayan kamu çalışanlarının da çalışma şartları yeniden gözden geçirilmelidir.
12. Kamu görevlilerinin çalışırken elde ettiği ücret ile emekli olduğu zaman alacağı maaş arasındaki uçurumu kapatmak, özellikle emekli kamu görevlilerini yoksulluk sınırında yaşamaktan kurtarmak amacıyla, memur maaşını oluşturan bütün kalemler ile ek ödeme, döner sermaye, ek ders, sosyal denge sözleşmesi gibi tüm ödemelerin emekli keseneğine dâhil edilerek, yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi, bu yolla her çalışanın eline geçen ücret ile orantılı emekli maaşı almasının sağlanması gerekmektedir.
13. Türkiye Kamu-Sen Yüksek İstişare Kurulu kamu görevlilerimizin özel hizmet tazminatı, ek ödeme, ek gösterge, ek ders, döner sermaye, harcırah, tazminat, sosyal yardım, aile bütünlüğünün korunması, zorunlu rotasyon, sicil ve disiplin uygulamaları, görevde yükselme, atama ve yer değiştirme, hizmet kollarına ilişkin hususlar gibi personelin ekonomik durumunu, verimliliğini ve etkinliğini doğrudan etkileyen konulardaki sorunların çözümü için Kamu İşveren Heyetinden samimi girişimler beklemektedir.
14. Ülkemizin ekonomik imkânlarının, siyasi ve politik gelişmelerin ve memurumuzun içinde bulunduğu durumun farkında olan konfederasyonumuz, bu bilinç içinde toplu sözleşme görüşmelerine ilişkin hazırlıklarını tamamlamış, taleplerini belirlemiştir. Bütün bu gelişmeler ışığında, bu yıl dördüncü defa oturacağımız toplu sözleşme görüşmelerinde hükümetin taleplerimizi karşılamaması için Konfederasyonumuz nezdinde kabul edilebilir hiçbir gerekçesi bulunmamaktadır. Toplumun belirli kesimlerine kaynak aktarırken hiçbir çekince görmeyen yetkililerin, kamu çalışanlarının da ekonomik sorunlarını çözecek düzeyde bir artış yapma zorunluluğu bulunmaktadır. Türkiye Kamu-Sen Yüksek İstişare Kurulu olarak kamu çalışanları adına, ekonomik büyümeden ve artan milli gelirden hak ettiğimiz payı istiyoruz.
15. Siyasi iktidarı, ülkenin gerçekleri, toplumun ihtiyaçları ve beklentileri doğrultusunda adil olmaya davet ediyoruz. Bu davetimize aynı samimiyet ve duyarlılıkla cevap verilmemesi, 2017 yılı toplu sözleşme sürecinin de geçmiş yıllarda olduğu gibi tek taraflı bir dayatmaya ve kapalı kapılar ardında yapılan gizli pazarlıklara dönüşmesi durumunda, yetkili sendikalar başta olmak üzere bu duruma çanak tutan herkesin kamu görevlileri ve kamuoyu vicdanında mahkûm olacağı bilinmelidir.
16. Aileleriyle birlikte 20 milyonu bulan geniş bir kesimin gelecek iki yılını şekillendirecek bu toplu sözleşme görüşmelerinde, ortaya çıkacak her türlü hak kaybının, yaşanacak her türlü mağduriyetin vebali, 4688 sayılı Kanun uyarınca toplu sözleşme görüşmelerini yürütme, toplu sözleşme imzalama veya Kamu Görevlileri Hakem Heyeti´ne gitme hakkını elinde bulunduran sendika ve konfederasyonun omuzlarında olacaktır.
17. Bu süreç boyunca Konfederasyonumuz 395 bin 250 üyesinin verdiği yetki ve 4688 sayılı Kanunun ilgili maddelerine istinaden kamu görevlilerinin haklarının ve menfaatlerinin korunup geliştirilmesi için toplu sözleşme masasındaki yerini alacak, süreç içinde kamu görevlileri aleyhine gelişecek her karara müdahil olacak; kamu görevlilerimiz ve emeklilerimiz için atılacak her türlü olumlu adım nezdimizde anında karşılık bulup desteklenecektir.
Ankara
22.11.2024