Ankara’nın 25 ilçesinden biri olan Beypazarı, Ankara’ya yüz kilometre uzaklıkta şirin bir ilçe olmakla birlikte, yıllar boyu gümüşü, bakırı, demiri, deriyi, ipeği işleyen Beypazarı halkı bu sanatlardan geçimini sağlamaya devam ediyor. Günlük yaşamın bir parçası olarak karşımıza çıkan el emeği göz nuru ürünler yerli ve yabancı turistlere hitap ettiği gibi yöre halkına da gelir sağlamaktadır..
İki hafta önce bir kez daha ziyaret etme fırsatım oldu Beypazarı’nı gezerken Cumhuriyet caddesinde el dokumacılığı yapan ve bu mesleği 81 yaşına rağmen sürdüren İsmail Yanık ile tanıştım. Beni İsmail Dede ile Sevgili dostum Hamit Üçer tanıştırdı.
İsmail dede nur yüzlü, misafirperver, bilgili ve zeki bir insan. Kendisi ile sohbet ederken bir de ‘’DEMEK İSTEDİĞİM’’ isimli bir şiir kitabının olduğunu öğrendim.
İmzalı şiir kitabını almadan edemedim.
İsmail dedenin bir mumyasını Beypazarı müzesinde görmüştüm ve şimdi kendisini tanıma, fırsatı buldum. Bu vesileyle sohbetimiz uzun sürdü. İsmail Yanık yani İsmail dede güler yüzlü, içten, inançlı ve tam bir beyefendi. Kendisinden biraz bahsetmesini istedim ve beni kırmadan anlatı hayat hikayesini. Hikaye çok güzel olduğu kadar çok ta duyguluydu. Bunu sizlerle paylaşmak istedim.
İsmail Yanık Ormandan kaçak çam kesip, düven ve sepet yapıpuzak köy ve şehirlere hayvanlarla yolculuk yaparak onları taşıyıp satarak geçimini sağlayan bir orman köyünde dokuz aylıkken yetim kalmış. Daha aklı ermeden geçim şartları nedeniyle ormancılarla tanışmış. Ormancıdan yediği tokadın acısını sanki hala yüzünde hissediyordu.
İsmail yanık o dönemlerde okula gitmeye vakti olmamış, okuldan veya köylüden ‘’Bu çocuk niye okula gitmiyor?’’ diyende olmamış. Bunun nedenini on sekiz yaşına gelince yaşıtlarının askerlik yoklaması gelip te kendisine gelmeyince kendisinin nüfus kaydı olmadığını anlamış.
Kendi köyünden olan ve halen hayatta olduğunu, söylediği Halil Öğüt abisi Askerden çavuş olarak dönmüştü. Kendisi köy hocasından eski harfleri yani Arapça harfleri öğrenmişti. Halil abisine yeni alfabenin de 29 harfini yazdırmış ve harfleri vuruşturarak okumayı çat pat öğrenmiş. Bunun ardından İsmail Yanık 1964 yılında askere gitmiş ve 1966 yılında yani 24 ay sonra çavuş olarak terhis olmuş.İlk okulu ve orta okulu askerlik dönüşü iki yıl içinde bitirmeyi başarmıştı.
İsmail dede kısaca özetlediği hayatının ardından kendi deyimi ile halen hayat okulunun öğrencisi olduğunu, mutlu olduğunu ve yetmiş yıldır okuduğunu söyledi. İsmail Yanık tabi bu aralar şiirler yazıp özlü sözler diyerek kendince yazmayı sürdürmüş. Yıllar sonra bir ödevi için kendisine gelen Ayşe Buluç vasıtası ile şiirlerini bir kitapta toplamış ve şiir kitabı Kutlu yayınevi tarafından 2020 yılında birinci baskısı piyasaya sürülmüştür.
İşte İsmail dede ve kısa hikayesi bu. Beypazarı’na yolunuz düşerse Cumhuriyet caddesinde dokuma ustası İsmail dedeyi ziyaret etmeleri hal hatır sormaları kendisini çok mutlu edecektir. Yaşına rağmen dokuma tezgahını büyük bir maharetle çalıştırmasını hayranlıkla izlediğim İsmail dedeye sağlıklı uzun nice yıllar dilerim.