Epey zaman önce okuduğum bir haberin içeriğinde; Japonyada icat edilen, denge hastalıkları olan insanlara faydalı olacağı düşüncesiyle yola çıkılarak beyine sinyal gönderen ve böylelikle hasta insanların hareketlerini kontrol etmelerinin sağlandığı bir cihazdan bahsediyordu. İlgili haberin başlığı ise Uzaktan Kumandalı İnsan dı. Burada bu cihazı uzun uzun tanıtacak değilim. Sadece geliştirenlere insanlık adına teşekkür etmekle yetineceğim.
Okumuş olduğum bu haber beni bazı düşüncelere sevketti.. Bunlardan en önemlisi toplum üzerinde yapılan faaliyetler ile güdümlü, düşünmeyen, kontrol edilen insan modeli oluşturmak için çaba gösterenler ve onların ekmeğine yağ sürenlerdi. Toplumların gelişmesinin önündeki en büyük engellerden bir tanesi olarak gördüğüm bu temel problem, insan ve insanlar olduğu sürece diriliğini korumuştur. Günümüzde ise gelişen teknoloji, iletişim ve diğer manipülasyon olanakları ile maalesef zirve yapmıştır. Bu olumsuz durum bireyselleşmenin, fikretmenin ve üretmenin önüne adeta bir set gibi geçmiştir. Düşünmeyen, yargılamayan, üretmeyen, hafızasını kullanmayan ve analitik düşünmeden yoksun insan sayısının çoğalması, bizlere gösteriyor ki bu yönde çaba sarfedenler başarılı olmuştur.
Sayıları her geçen gün artmakta olan, nasıl olsa birileri benim yerime düşünüyor ya da onlar bizim kadar düşünemiyor mu? yaklaşımlarına sahip teslimiyetçi insan modelindekiler ne kendisine ne çevresine ne de insanlığa bir fayda sağlayamayacaktır. Bu durum, istediği gibi bir toplum oluşturmak isteyen toplum mühendislerinin iştahlarını elbette ki kabartmaktadır.
Uzaktan Kumandalı İnsan oluşturabilmek çabası aslında bir toplum hastalığıdır. Bu hastalığı teşhis ve tedavi edebilmek için ilk önce kendi yaptıklarımızdan yola çıkmamız gerekmektedir şöyle ki; Birilerini kontrol etmek, yönlendirmek, bizim gibi düşünmesini sağlamak, tek doğruyu kendi bildiklerimiz zannetmek, çocuğumuzun kabiliyetlerine bakmadan istediğimiz mesleğe yönlendirmek, istediğin partiye oy verdirmeye çalışmak, senin sevdiğini sevmesi için uğraşmak, siyasilerin istedikleri gibi gündem değiştirebilmesi ve bizlerin bunlara teslim olmamız v.b bu örnekleri oldukça çoğaltabiliriz.Ancak bu çoğaltma işlemini herkesin kendi dünyasında yapması daha verimli olacaktır.İşin özüne gelecek olursak her söyleneni ve fiili fikir süzgecinden geçirmeden onaylayan, düşünce üretmeyen ve konulara dair fikirleri olmayan birey sayısı her geçen gün artış göstermektedir. Bu da cemiyetimiz için tehlike çanlarının çaldığının önemli göstergelerindendir.
Peki ne yapacağız? Başkasının beyni ile yaşamaya, güdümlü bir insan olmaya, o ne derse doğrudur diye söze başlayan fikir yoksunluğuna, fikir namusunun yok olmasına ve sürekli toplumun manipüle edilmesine, uzaktan kumandalı insan oluşturma projesine karşı yaşama farklı açılardan bakarak düşünen, yargılayan ve toplumsal hafızasını harekete geçiren cemiyet mücadelesini öncelikle kendi yaşantımızı gözden geçirerek hep birlikte verebilmemiz gerekmektedir. Kalın sağlıcakla